🎞️Film Analizi: Federico Fellini – La Dolce Vita (1960): Tutunamayanlar

0
3517
Film Analizi: Federico Fellini: La Dolce Vita

Film Analizi: Federico Fellini: La Dolce Vita! La Dolce Vita her ne kadar daha önce çektiği iki filmiyle Yabancı Dilde En İyi Film Akademi Ödülü’nü kazansa da İtalyan yönetmen Fellini için kariyerinin bir sıçrama tahtasıdır. Bu filmler sırasıyla; Sonsuz Sokaklar (1954) (özgün adıyla La Strada) ve Cabiria’nın Geceleri (1957) (özgün adıyla Nights of Cabiria) Bu filmlerde kısaca, savaş sonrası yeni yeni kendine gelen bir toplumda yaşanan masumiyet sancılarına değinir.

Film Analizi: Federico Fellini – La Dolce Vita

La Dolce Vita’da ise, masumiyet yitimi ve ahlaksal çöküş tema olarak en yoğun ve diğer iki filmden farklı olarak en modern halini alır. Magazin dergilerine yazı yazan bir gazetecinin (ki bir sahnede kendi romanını da yazdığını görürüz) yedi gün yedi gece Roma’da başından geçen olaylar silsilesini yarı trajedik yarı gülümseten fakat hazin bir gerçeklikle ele alır Fellini bu filminde. Öyle bir karakter profili çizer ki, ya herkes onun yerinde olmak ister, ya da kimse ona benzemek istemez. Tuttuğunu koparan, yakışıklı, genç ve dahası kadınların vazgeçemediği lüks hayat yaşamayı seven ya da en azından özenen biridir Rubini (Marcello Mastroianni) Şehirde önde gelen herkesi tanır ve sokulgan kişiliği ile herkesle kaynaşır. Fakat yaşadığı kimlik buhranı ve kaybolmuşlukla ahlak kurallarını göz ardı etmekte sınır tanımaz. Kazanan bir kaybeden veya kaybeden bir kazanandır o. Lüks spotışıklarının altında yavaş yavaş erimekte ve dibe vurmaktadır. Önlenemez son, kısacası insani değerlerin kaybı ne acı ki onu bekler.

-Advertisement-
Film Analizi: Federico Fellini: La Dolce Vita

FİLMDEKİ ÖNEMLİ 6 KARAKTER

Fellini bize onu yakından göstermek amacıyla başlıca altı karakterden faydalanır. Bunlar nişanlısı Emma, filmde de ünlü bir İsveçli aktrisi canlandıran Sylvia (Anita Ekberg), güzel mirasyedi Maddalena (Anouk Aimee), genç garson kız Paola, kibar, entelektüel ve zengin arkadaş Steiner ve Rubini’nin babasıdır.

Kısaca bu karakterlere değinirsek:

Nişanlısı Emma Rubini’yi koşulsuzca sevmekte ve neredeyse ona tapmaktadır. Fakat Rubini her fırsat bulduğunda onu aldatır ve aşkına karşılık vermez. Bu yüzden Emma intihara teşebbüs eder. Bu olay da Rubini’nin ilgisini başkalarına göstermekten onu alıkoymaz. Bir keresinde Emma onu ikna ederek Roma dışında bir Meryem Ana tapınağına götürür. Tek isteği dua etmek ve dualarının karşılığını almaktır. Bu da pek fazla işe yaramaz. Rubini üzerinde bıraktığı izlenim sadece anlık ve alaycıdır.

Film Analizi: Federico Fellini: La Dolce Vita

ÜNLÜ BİR FİLM YILDIZI: SYLVİA

Sylvia hemen her erkeğin rüyasını süsleyen ünlü bir film yıldızıdır. Roma’ya birkaç günlüğüne nişanlısı ile gelir. Dergi tarafından ona Rubini’nin eşlik etmesi istenir. Sylvia her ne kadar çok tanınan biri olsa da Rubini’nin cazibesine karşı koyamaz. Daha doğrusu, onun şeytan tüyüne. Geceyi birlikte geçirirler. Roma’nın tanınmış Aşk Çeşmesi’ndeki beraber rol aldıkları sahne hala sinema tarihinde en meşhur sahnelerden biridir.

Maddelena varlıklı, alımlı ve akıllı olduğu kadar da alaycıdır. Rubini’yi isteklerini bastırmak için kullanır. Rubini ona her zaman inanır. Hatta ona aşık olduğu söylenebilir. Beraber gittikleri aristokratlara ait bir şato partisinde öyle bir an gelir ki, Rubini’yi başkalarının gözü önünde küçük düşürür. Ona tapan Rubini için problem yok gibidir.

Paola’yı iki sahnede görürüz. İlki, çalıştığı deniz kenarındaki bir kafeteryada garson kız olarak. Rubini orada yazı yazmakta ve Paola’nın müzik kutusunda çaldığı melodiyi dinlemektedir. Bir arkadaşlık başlar aralarında, kısa da olsa. Diğer sahne ise, filmin bitiş sahnedir. Bu kez onu kumsalda başka bir partide sabahlamış ve yorgun-argın olan Rubini ile şans eseri karşılaşmış görürüz. Rubini onu çoktan unutmuştur. Kız el sallar, o da el sallar, rüzgardan birbirlerini duyamazlar, kız bağırır, fakat Rubini anlamayıp arkadaşlarının yanına geri döner. Filmin son karesi işte bu sahnedir: Hüzün içinde gülümseyen Paola.

Film Analizi: Federico Fellini: La Dolce Vita

Steiner belki de Rubini’nin kişiliğini ortaya çıkarmak adına kurgulanmış en iyi karakterdir. Steiner’da ne varsa Rubini’de o yoktur, ya da tam tersi. Yine de yakın arkadaşlardır, karşıtlıklara aman vermeyerek. Steiner’ı ilk kez Rubini ile bir kilisede görürüz. Kilise orgunda Bach çalar, dini söylemlerde bulunur. Daha sonra onları Steiner’ın evinde bir partide görürüz. Her ne kadar Steiner ideal erkek ve ev babası gibi gözükse de mutsuzdur.

“KURTULUŞ DÖRT DUVAR ARASINDA DEĞİL”

Şöyle der konuşma sırasında Rubini’ye: Benim gibi olma. Kurtuluş dört duvar arasında değil. Güzel sanatlar meraklısı olmak için çok ciddiyim ve bir profesyonel olmak için ise bir amatörüm. Her şeyin hesaplandığı ve mükemmelleştirildiği organize olmuş bir toplumda en sefil hayat bile korunmuş bir mevcudiyetten daha değerlidir.” Bir sonraki sahnede, iki çocuğunu öldürüp arkasından intihar ettiğini öğreniriz.

🎞️Film Analizi: Federico Fellini - La Dolce Vita (1960): Tutunamayanlar

RUBİN’İN BABASI NASIL BİR KARAKTERDİR?

Rubini’nin babası incelenecek son karakterdir. Roma’ya oğlunu ziyarete gelir. Oğlu ile fazla yakın olmayan bir ilişkileri hep var olmuştur. Bu arada, babası vasıtasıyla Rubini’nin sosyoloji-ekonomik temelini de ön plana çıkartır Fellini. Onun kırsaldan Roma’ya gelmiş ve hayat mücadelesi vermeye gayret ettiğini fakat yolunu şaşırdığını gösterir bize. Beraber bir gece kulübüne giderler. Eski bir kız arkadaşını babasıyla tanıştırır. Tek amaçları eğlenmektir. Babası ufak çaplı bir kalp spazmı geçirir. Ve sabah olduğunda hemen Roma’yı terk eder. Rubini ümitsiz ve üzgündür.

🎞️Film Analizi: Federico Fellini - La Dolce Vita (1960): Tutunamayanlar
Yönetmen: Federico Fellini

Fellini, La Dolce Vita ile uyumsuzluklardan yola çıkarak bütünleşmiş bir eser yaratır. Filmde dini sembolleri ön plana çıktığı kadar (örneğin, ilk açılış sahnesi Rubini’yi helikopterde Vatikan üzerinde Aziz Petrus Meydan’ı etrafında görürüz) Rubini’nin yaşadığı çarpıklıklar şehvet ve ihtiras duyguları da gösterilir. Rubini ne arzu edilecek bir karakter ne de tam anlamıyla bir günah keçisidir; hep beraber yaşadığımız ve az ya da çok hepimizin masumluğunu yitirdiği çılgın tüketim toplumunda.

-Advertisement-

CEVAP VER

Please enter your comment!
Please enter your name here