🎞️ Zafer Yolları (1957) — Bir İnsanlık Savaşı

0
1292
Zafer Yolları (1957) — Bir İnsanlık Savaşı

“Eğer bir şey yazılabiliyor veya düşünülebiliyorsa, filme de çekilebilir” sözünün sahibi Stanley Kubrick, tarihi savaş filmi Zafer Yolları’nda (orijinal adıyla Paths of Glory) “Emir demiri gerçekten keser mi?” sorusuna bir bakış açısı getirmekten çok meseleyi daha kapsamlı ele alıp adalet, ahlak, masumiyet, cesaret ya da korkaklık üzerine sorular sorarak bir insanlık trajedisini inceliyor.

Zafer Yolları (1957) — Bir İnsanlık Savaşı
Zafer Yolları (1957) — Bir İnsanlık Savaşı

Filmin Konusu

Birinci Dünya Savaşı sırasında 1916’da Fransa’da Almanlar ile Fransızlar arasında cephe savaşlarında geçiyor. Kilit noktası ise, Almanlar’ın elinde bulunan Ant Tepesi’nin ele geçirilmek istenmesidir. Bu hemen hemen alınması imkansız tepenin karşılığında ve 8000 adamın ölmesi pahasına, generallerden biri terfi hırsı ve itibar karşılığında görevi kabul eder. Kısacası, bile bile adamlarını ölüme yollamaya razı olur. Görev ise, sivil hayatta bir ceza avukatı olan bir albaya (Kirk Douglas) verilir. Albay görevin yerine getirelemeyeceğinden emindir ve adamlarının hayatını düşünür. Kendisinin temel prensibi şudur: Askerlerinin can güvenliği her şeyden önce gelir. Görevin general tarafından kendisine arz edilmesi sırasında aralarında hararetli bir tartışma geçer. Öyle ki, albay generale şöyle der: Ben önünde bayrak sallayarak heyecanlandırabilecek bir boğa değilim. Fakat general otoritesi ile onu tepenin alınmasına zorlayarak da olsa ikna eder.

-Advertisement-
Zafer Yolları (1957) — Bir İnsanlık Savaşı

Savaş günü geldiğinde, albay en önde askerlerini yönlendirir. Ancak yolunda gitmeyen bir şey vardır. B bölüğü yerinden kımıldamaz ve ilerlemeyi reddeder. Albayın çabaları da boşunadır. Bunun üzerine general bu bölüğün üzerine kendi topçuları tarafından vurma emri verir. Fakat emir yüzbaşı tarafından gerçekleştirilmez. Filmin düğüm noktası da burada başlar. General ve albay tümüyle karşı karşıya gelirler. Çünkü general askerlerin arasından önce 100 kişinin idama mahkum edilmesini ister, gerekçesi korkaklıktır. Bu sayı daha sonra araya girmelerle sırayla 12’ye daha sonra ise 3’e indirilir. Seçim rastgele yapılır. Askeri mahkeme kurulur. Üç askerin dava avukatlığını Albay yapar. Haksızca ve iyi niyetten yoksun bir duruşma yapılır. Albay çaresizdir. “Bu askeri mahkeme leke ve utanç kaynağıdır” der ve şöyle devam eder: “İnsanın en asil duygusu olan merhametin burada bulunduğuna inanmıyorum. Acıyın bu adamlara” Fakat üst rütbeliler ona kulak vermezler. Sonuçta üç şanssız asker idam edilir.

🎞️ Zafer Yolları (1957) — Bir İnsanlık Savaşı

Belirtildiği üzere ordu içinden tesadüf eseri seçilmişlerdir. Ancak filme ışık tutacak bir ayrıntı daha vardır. Aralarından birinin teğmen ile arasındaki husumetten kaynaklanarak seçildiğidir. Teğmen alkole düşkündür ve bir görev esnasında korkaklık sergilemiştir. Bunu da bilen sadece idama mahkum edilen askerlerden biridir. Teğmen bu durumu örtbas etmek için onu bile bile seçer ve ölüme yollar.

Zafer Yolları (1957) — Bir İnsanlık Savaşı

Kahraman Bir İdealist Mi, Yoksa Bir Don Kişot Mu?

Filmin sonuna doğru, albay ile diğer bir general arasında gergin geçen tartışma önem arzeder. General albaya şöyle itham eder: “İdealistsiniz ve size köyün delisine acıdığım gibi acıyorum.” Oysa ki albay yürekli, insancıl ve hakkaniyetlidir. Bir şeyleri değiştirmekten ziyade, bir şeyleri düzgün ve insanlık onuruna yakışacak derecede yetine getirmektedir amacı ve arzusu. Fakat bunu ne yazık ki acımasız savaş şartlarında ve üç asker henüz idam edilmemişken o gece balo düzenleyen üstlerine karşı başaramaz. O bir Don Kişot olmaktan çok, kolu kanadı kırık bir kahramandır sadece. Tıpkı generalin dediği gibi, idealist olmasının ağırlığı altında ezilmektedir.

Zafer Yolları (1957) — Bir İnsanlık Savaşı
Zafer Yolları (1957) — Bir İnsanlık Savaşı

Savaşın Orta Yerinde İnsanlık Üzerine

Son sahne ile Kubrick masumiyet ve duygudaşlık yolu ile evrensellik üzerine vurgu yapar. Askerlerin son kez savaşa gitmeden önce içtikleri bir restauranta getirilen ve restaurant sahibi tarafından “ganimet” olarak adlandırılan genç bir Alman kızı şarkı söylemeye zorlanır. Ve de son derece duygusal bir şarkı söyler. Öyle ki, şamata yapmakta olan askerler ağlamaklı bir hale gelerek ona eşlik ederler. Sahne ile konu savaş dahi olsa, hatta o savaştaki düşmanlar dahi olsa, duyguların nasıl sınır tanımadığını ve evrensel olduğunu gösterir bize Kubrick, hepimizin sonuçta insan olduğunun altını çizerek.

Son Söz

Son söz olarak; Kubrick bir bakıma savaş sırasında aristokratik zevkleri dahilinde yaşayan ve kendi ordusundan, askerlerinden kopmuş, onlara yüksekten bakan generalleri eleştirerek ve bunun yanında o generallerin karşısına adamları ile bütünleşmiş, onları her şeyin üstünde tutan, elinden geldiğince de sonuna kadar direnen bir albay portresi ile bize bir ahlak dersi verme gayretindedir; her ne kadar filmin sonunda bir kazanan olmasa da.

-Advertisement-

CEVAP VER

Please enter your comment!
Please enter your name here