Burak Yılmaz ve Lille hikayesi üzerine…
Tüm sporseverlerin bildiği üzere dün Kuzey Fransa takımı Lille, Ligue 1’de şampiyonluğa ulaştı. Lille, PSG’nin şampiyonluk hanedanına son vererek 10 yıl aradan sonra ipi göğüslemeyi başardı.
Bilenleriniz vardır belki, 2011 yılında şampiyon olan Lille’in kadrosunda bir dönemler Fenerbahçe’de forma giyen Adil Rami ve Moussa Sow ile Galatasaray’da oynayan Chedjou da yer alıyordu. Ayrıca farklı kariyer dönemlerinde olsalar da dünya futbolunda yakından tanınan Eden Hazard, Joe Cole ve Gervinho gibi yıldızlar da Kuzey Fransa’da mücadele ediyordu.
2017 yılında sadece 1 puan farkla kümede kalmayı başaran Lille, 3 yıl boyunca üst üste ligde üst sıralarda yer aldı. Takımda yapılan teknik ve oyuncu kadrosundaki değişiklikler meyvesini vermeye başlamıştı.
3 MİLLİ OYUNCUMUZUN YOLU LİLLE’DE KESİŞTİ
Lille, 2018 yılında İstanbulspor’dan 2.5 milyon bonservis bedeliyle milli oyuncumuz Zeki Çelik’i transfer etti. 2019 yılında 17.5 milyon euro’ya Yusuf Yazıcı’yı transfer etti. Yusuf Yazıcı takıma hızlı bir şekilde adapte oldu ve çok iyi 2 sezon geçirdi. Lille son olarak 2020 Ağustos’un Beşiktaş’tan Burak Yılmaz’ı bedelsiz olarak kadrosuna kattı. Böylece 3 milli oyuncumuzun yolu Lille kesişiverdi.
Fransa’da PSG’nin şampiyonluk hanedanına, takımın ana aktörleri olan bu 3 milli futbolcumuz son verdi. Evet abartmıyoruz, 3’ü de bu şampiyonlukta büyük aktörlerdi. İleri hatta Burak Yılmaz ve Yusuf Yazıcı çok kritik maçlar çıkardı. Sağ bekte ise Zeki Çelik çok istikrarlı bir şekilde oynadı. Oyunculara ait istatistikleri yazının sonunda vereceğim. Aslında vermek istediğimiz mesaj biraz farklı bu yazıda.
35 YAŞINDAKİ BİR OYUNCUNUN BAŞARI HİKAYESİ
Burak Yılmaz 35 yaşında Lille’e transfer oldu. Herkes doğal olarak yaşının ilerlediğini ve burada başarılı olamayacağını söyledi. Bir nebze haklılardı fakat unutmamak gerekir ki futbolu asıl futbol yapan tutku, azim ve çok çalışmak.
Burak Yılmaz, yaşına aldırmadan neredeyse her gün idmanlarda en çok çalışan isimlerin arasında oldu. Ortaya koyduğu performans da içindeki azmi ve kazanma hırsını da dışarı vuruyordu. Futbolda azim ve tutkunun ne kadar önemli olduğunu gösterdi Burak Yılmaz tüm gençlere. Zaman zaman oyundan alındıktan sonra gösterdiği sert tepkiler sosyal medyada viral olsa da teknik direktör Galtier bu davranışların Burak Yılmaz’ın sahip olduğu büyük tutkuyu gösterdiğini ve genç futbolcuları ateşlediğini belirterek tecrübeli yıldızına sahip çıktı.
BURAK YILMAZ BİR HÜCUM LİDERİNE DÖNÜŞTÜ
Tecrübeli futbolcuyu kariyerinin önceki dönemlerinde tanımlarken “savunma arkasına koşu” ya da “ayak içiyle temiz gol vuruşu” gibi ibareler yaygın olarak kullanılıyordu. Burak ise halihazırda çok büyük silahlara sahip olmasına rağmen bununla yetinmedi. Özellikle ikinci Beşiktaş dönemiyle birlikte, özellikle milli maçlarda, daha farklı bir oyun oynayabilen, savunmayı sırtına alıp hücum hattında topu dağıtabilen komple bir hücum liderine dönüştü.
Milli futbolcunun saha içindeki hırsının ve teknik becerilerinin yanı sıra en büyük katkılarından biri ise takım kimyası konusunda oldu. Takım arkadaşlarıyla saha içinde sürekli iletişimde olması, zaman zaman çatışarak, bazen de konuşarak daha önce üst düzey rekabetin baskısını yaşamamış genç ve yetenekli kadroyu bir arada tutmayı başardı.
Lille’in sezon başında ciddi bir bonservis bedeli ödeyerek büyük umutlarla kadrosuna kattığı Jonathan David, sezonun ilk 10 maçında gol atamayınca eleştirilerin hedefi olmuştu. Ancak genç yıldız adayının şansı, takımda Burak Yılmaz gibi bir paratonerin olmasıydı. Zira Burak kariyeri boyunca her türlü eleştiriye göğüs germek zorunda kalmış, sonunda yine vazgeçilemeyecek olduğunu defalarca ispatlamıştı.
DAVİD: “HER GEÇEN GÜN BURAK’TAN BİR ŞEYLER ÖĞRENİYORUM”
Burak, bir yandan da forma rekabetinde olduğu takım arkadaşını; “Bir gol atmaya ihtiyacı var, gerisi gelecek. Bu durum her forvetin başına gelebilir. Çok çalışıyor ve takım için şavaşıyor. İyi ya da kötü olsun gole ihtiyacı var, kafa ya da ayak fark etmez” sözleriyle herkese karşı savunurken kasım ortasında ilk golünü atan David de çıkışa geçerek şampiyonluk yolunda takımına önemli bir katkı sağlamıştı. David ise takım arkadaşı hakkında, “Her geçen gün ondan daha fazla şey öğreniyorum” diyerek çıkışında Burak Yılmaz’ın payını da teslim ediyordu.
BAMBA: “O BİR PATRON”
Önümüzdeki yıllarda Avrupa’ya damga vurması beklenen birçok genç futbolcunun formasını giydiği Lille’de Burak Yılmaz’ın destek olduğu tek isim Kanadalı David değildi. Jonathan Bamba, Telefoot’a verdiği röportajda, “Onunla birlikte oynamak çok büyük bir zevk. Verdiği harika pasları, attığı golleri ve savaşçı ruhunu her hafta görüyoruz. O bir patron.” sözleriyle milli yıldızın önemini açıkça vurguluyordu.
AVRUPA’DA EN ÇOK GOL ATAN TÜRK FUTBOLCU OLDU
Sezon boyunca attığı 16 golle Ligue 1 tarihinde bir sezonda en çok gol atan futbolcu olan Burak Yılmaz, aynı zamanda 2007-08 sezonundan bu yana Avrupa’nın beş büyük liginde bir sezonda en çok gol atan Türk futbolcu olmayı da başardı. Sayılar ve rekorlar etkileyici olsa da yazının temel konusunun bu olmadığının altını çizmiştik.
Türkiye’de uzun bir süre boyunca her sezon düzinelerce gol atan ancak yine de her maç kendisini bir kez daha ispat etmesi gereken Burak, 35 yaşında gittiği Fransa’nın bir kuzey şehrinde kendisini çok kolay kanıtladı ve kabullendirdi. En kritik maçlarda attığı gollerle takımını şampiyonluk yarışında bir adım önde olmasını sağlarken saha dışında sergilediği profiliyle de Lille’in yarınlarını hem sportif başarı hem de bonservis gelirleriyle kurtarması beklenen genç süper yıldız adaylarının performansını en üst seviyeye çekmesini sağladı.
3 KİŞİLİK BİR BAŞARI HİKAYESİ
Yakın futbol tarihinin en unutulmaz destanlarından birinin üç milli yıldızın formasını giydiği bir takım tarafından yazılması, Türk futbolseverler için unutulmaz bir anı oldu. Sezon boyunca hemen hemen tüm futbolcularından ciddi bir katkı aldı Lille. Bizim açımızdan da bu hikaye aslında 3 kişilikti. Ancak genç yıldızların önünde dümene geçen ve gemiyi fırtınalı sularda limana yanaştırmayı başaran isim Burak Yılmaz’dı.
Ülkemizde onun hakkında belki ilk kez bu kadar büyük bir konsensus oluşmuş durumda. “Burak muhteşem bir golcü ve yerini doldurmak çok zor.” Belki de bu konsensus, bir milli takım maçında kaçacak iki pozisyon sonra yerini yine tartışmalara bırakacak. Çoğu örnekte olduğu gibi yine kendi değerimizi kötüleyip eleştirilerin dozunu kaçıracağız.
Ancak Burak Yılmaz artık sadece bizim değil, Fransa’da bir takımın ve bir şehrin efsanesi. Şu çok açık ki, biz onun kıymetini bilmesek bile o ülkemizden çok uzakta birçok futbolsever tarafından saygı görmeye devam edecek. Sadece bu bile, kazandığı imkansız şampiyonluktan çok daha önemli.
Burak Yılmaz ve Lille hikayesi…