Beni koyup koyup gitme, n’olursun
Durduğun yerde dur
Kendini martılarla bir tutma
Senin kanatların yok
Düşersin yorulursun
Beni koyup koyup gitme, n’olursun
Bir deniz kıyısında otur
Gemiler sensiz gitsin bırak
Herkes gibi yaşasana sen
İşine gücüne baksana
Evlenirsin, çocuğun olur
Beni koyup koyup gitme, n’olursun
Elimi tutuyorlar ayağımı
Yetişemiyorum ardından
Hevesim olsa param olmuyor
Param olsa hevesim
Yaptıklarını affettim
Seninle gelemeyeceğim
Beni koyup koyup gitme
Ne olursun…
Birçok kişiye göre, bir sevgiliye yazılan aşk dolu bir şiir. Oysa Atilla İlhan’ın bizzat kendiyle konuştuğu, kendisine kızdığı, kendisine yalvardığı, kendisi ile dertleştiği şiir. Bence daha muazzam olamazdı…
Atilla İlhan’ın benim için yeri nedendir bilemediğim bir sebeple hep ayrı olmuştur. Sahip olduğum ilk şiir kitabım ona aittir. Hayatını ve eserlerini hep merakla incelemişimdir. Sanki kelimeler bir araya geliyor, etraf sessizleşiyor, bir ışık gelip yüreğinize dokunuyor. Tabii ki herkes hissetmez, inanmaz. Sadece inananlar hissedebilir. Şimdi bu güzel yürekli beyefendiyi daha da tanımanızı sağlamak isterim. Buyurunuz…
Büyük şair ve yazar Attila İlhan 15 Haziran 1925, İzmir-Menemen doğumludur. Babasının memuriyeti dolayısıyla eğitim hayatı farklı okullarda geçen şair, lise eğitimine birinci sınıfta okurken sevdiği kıza Nazım Hikmet şiirleri yazması nedeniyle iki ay ceza evinde yattıktan sonra herhangi bir okula devam edemeyeceğine dair eline verilen belge sebebiyle bir süre ara vermek zorunda kalmıştır.
Danıştay kararıyla, 1944 yılında okuma hakkını tekrar kazandı ve İstanbul Işık Lisesi’ne yazıldı. Lise son sınıftayken, amcasının kendisinden habersiz katıldığı CHP Şiir Armağanı’nda Cebbaroğlu Mehemmed şiiriyle ikincilik ödülünü pek çok ünlü şairi geride bırakarak aldı. 1946’ta mezun oldu. İstanbul Hukuk Fakültesi’ne kaydoldu. Üniversite hayatının başarılı geçen yıllarında “Yığın” ve “Gün” gibi dergilerde ilk şiirleri yayımlanmaya başladı. 1948’de ilk şiir kitabı Duvar’ı kendi imkanlarıyla yayımladı.
“Ben sana mecburum” dizeleri ile anılan Attilla İlhan’ın yayımlanan ilk romanı Sokaktaki Adam’dır. Sokaktaki Adam yayımlandığında on roman yazmıştı. Bunların hiçbiri gün ışığına çıkmadı. Attila İlhan, bunun sebebini de bir söyleşide şöyle açıklıyor: “… Birçok roman yazdım daha önceden. Ama neden yayınlamadım? Çok akıllıca bir sebebi vardı. Çünkü biliyorum ki yazarlar ilk romanlarında kendilerini anlatırlar. O da romancılık değildir. Günlük tutmaktır.” (Düşün, Haziran 1996) .
1957’de gittiği Erzincan’da askerliğini yaptıktan sonra, tekrar İstanbul’a dönüş yapan Attila İlhan sinema çalışmalarına ağırlık verdi. On beşe yakın senaryoya Ali Kaptanoğlu adıyla imza attı. Sinemada aradığını bulamayınca, 1960’ta Paris’e geri döndü. Sosyalizmin geldiği aşamaları ve televizyonculuğu incelediği bu dönem, babasının ölmesiyle birlikte yazarın İzmir dönemini de başlatmış oldu. Sekiz yıl İzmir’de kaldığı dönemde, “Demokrat İzmir” gazetesinin başyazarlığını ve genel yayın yönetmenliğini yürüttü. Aynı yıllarda, şiir kitabı olarak Yasak Sevişmek ve Aynanın İçindekiler dizisinden Bıçağın Ucu yayımlandı. 1968’de evlendi ve on beş yıl evli kaldı.
Attilâ İlhan ilk kalp krizini 1985 yılında geçirdi. Bu tarihten sonra kardiyolojik sorunları devam eden İlhan’ın 2004’ten itibaren sağlık durumu daha da bozuldu. 11 Ekim 2005’te İstanbul’daki evinde geçirdiği ikinci kalp krizi sonucu hayata veda ettiğinde 80 yaşındaydı.
Kim Bu Müjgan?
O Mahur Beste Çalar
Şenlik dağıldı bir acı yel kaldı bahçede yalnız
O mahur beste çalar Müjgan’la ben ağlaşırız
Gitti dostlar şölen bitti ne eski heyacan ne hız
Yalnız kederli yalnızlığımız da sıralı sırasız
O mahur beste çalar Müjgan’la ben ağlaşırız
Bir yangın ormanında püskürmüş genç fidanlardı
Güneşten ışık yontarlardı sert adamlardı
Hoyrattı gülüşleri aydınlığı çalkalardı
Gittiler akşam olmadan ortalık karardı
Bitmez sazların özlemi daha sonra daha sonra
Sonranın bilinmezliği bir boyut katar ki onlara
Simsiyah bir teselli olur belki kalanlara
Geceler uzar hazırlık sonbahara.
Hepimiz şiirdeki Müjgan’ın bir kadın olduğunu düşünmüşüzdür. Şiirdeki Müjgan, bir aşk hikayesi değil, Türkçemizin kuşa dönmezden evvel kullanılan ilginç bir kelimesi. Bu kelimenin “kirpik” demek olduğu artık halk arasında pek bilinmiyor. Atilla İlhan da bu şiirinde “müjgan” kelimesini asıl anlamı olan kirpik manasında kullandığını belirtiyor.
Böyle Bir Sevmek
“ne kadınlar sevdim zaten yoktular
yağmur giyerlerdi sonbaharla bir
azıcık okşasam sanki çocuktular
bıraksam korkudan gözleri sislenir
ne kadınlar sevdim zaten yoktular
böyle bir sevmek görülmemiştir”
Üçüncü Şahsın Şiiri
“gözlerin gözlerime değince
felaketim olurdu ağlardım
beni sevmiyordun bilirdim
bir sevdiğin vardı duyardım
çöp gibi bir oğlan ipince
hayırsızın biriydi fikrimce
ne vakit karşımda görsem
öldüreceğimden korkardım
felâketim olurdu ağlardım”
Sanırım sonu asla gelmeyecek Atila İlhan’ın sevdiğim şiirleri, birini yazsam bir ötekine üzülüyorum. Siz şiiri severseniz şiirler sizi daha çok sevecektir. Baharlı, çiçekli, yaralarınızı kuşların pamuklarla saracağı, yağmur sonrası toprak kokulu mısralar değsin yüreğinize.
Sağlıcakla kalınız…