”Akıl hastanesi! Evim diyebileceğim bir yere sahip olma hakkım bile yok! Onların keyfine kalmış işim! Bu, kadının sömürülmesi, sanatçının ölesiye ezilmesi… Mahsus kaçırdılar beni, onlara tıkıldığım yerde fikir vereyim diye, yaratıcılıklarının ne kadar sınırlı olduğunu biliyorlar çünkü. Kurtların kemirdiği bir lahana gibiyim şimdi, yeni filizlenen her yaprağımı büyük bir oburlukla mideye indiriyorlar…
Bilmiyorum, kaç yıl oldu buraya kapatılalı, ama tüm hayatım boyunca ürettiğim eserlere sahip çıktıktan sonra şimdi de kendilerinin hak ettikleri hapishane hayatını bana yaşatıyorlar…
Bütün bunlar Rodin şeytanının başının altından çıkıyor, kafasında bir tek düşünce vardı zaten kendisi öldükten sonra benim sanatçı olarak atılım yapıp onu aşmam, bunu engellemek için de yaşarken olduğu gibi ölümünden sonra da ben hep mutsuz kalmalıydım… Her bakımdan başarıya ulaştı işte!
Bu esaretten çok sıkılıyorum… Eve hiç dönemeyecek miyim, Paul?”
Camille’nin erkek kardeşine yazdığı bu mektupla başlamak istedim. 30 yılını aşkı, aşık olduğu adamın hırsı ve ailesi yüzünden akıl hastanesinde geçiren, gözlerini orada yuman Camille… Suçu neydi? Çok yetenekli bir heykeltıraş olmak? Aşık olmak? “KADIN” olmak…
1864 yılında Fransa’da dünyaya geldi. Çocukluğundan beri çamurla heykeller yapıyordu. Kadın olarak resmi bir eğitim alması yasak olduğu için, 1881 yılında Paris’e taşındıklarında kadınlara özel bir atölyeye yazıldı. Bu atölyelerde, ünlü sanatçılar genç kadınlara ders veriyordu. Rodin’le tanışması da bizzat öyle oldu. Bu Rodin de kim diyenleriniz olacak. Felsefi düşünmenin simgesi haline gelen “Düşünen Adam Heykelinin” yaratıcısı dünyaca ünlü heykeltıraşımız olur.
Camille ile tanıştığında Rodin 20 yıllık evliydi. Rodin evliliğinden mutsuzdu ve Camille’yi fark ettiği gibi onu sınıftan ayırdı ve özel ders vermeye başladı. Camille gerçekten yetenekli ve ilgi çekici bir kadındı. Rodin’in ilham kaynağı genç kadın bir süre sonra sevgilisi ve çok geçmeden de rakibi olacaktı.
Birlikte birçok işe imza attılar. Rodin bu tarihlerde büyük eseri “Cehennemin Kapıları”nı yaptı. Camille’nin etkilerinin açıkça gözlendiği eserin büyük çoğunluğunun Camille’ye ait olduğu iddia edilmiştir. Bu ilk değildir. Rodin sanatçının birçok eserini sahiplenmiştir. Rodin’den çok daha yetenekli olmasına rağmen onun gölgesinde kalan Camille bu yasak ilişkileri esnasında hamile kaldı. Geçirdiği bir kaza sonucu bebeğini kaybetti ve büyük depresyonlarının başlangıcı böyle oldu. Bu olaylar sonucunda annesi onu evden attı. Rodinle yaşamaya başladılar. 1898’e kadar bu tutkulu ve bir o kadar yıpratıcı aşk devam etti. Camille yoluna tek başına devam etme kararı aldı. Bu süreç onun için çok acılı geçti. Bu dönemde verdiği büyük eserlerini 1903 yılında sergiledi. Eserleri çok büyük hayranlık topladı. Sanat eleştirmenleri ondan “Dahi” diye söz ediyorlardı.
“Olgunluk Çağı” adlı eserinde Rodin ile olan ayrılığının tüm kederini barındırmış olan sanatçı ayrıca heykelde “Oniks” materyalini kullanan ilk isimdir.
Camille hem kadın sanatçı olarak yaşadığı yüzyılı, hem de özel hayatında yaşadığı zorluklar yüzünden pek çok açıdan yalnız kaldı. En büyük destekçisi olan babasını kaybetti ve ona hayranlık besleyen kardeşi de başka bir ülkeye yerleşti. Bunların üstüne maddi zorluklarda eklenince Camille’nin ruh sağlığı bozulmaya başladı. Bir gece geçirdiği sinir krizi sonucu birçok eserini parçaladı. Bir süre sonra ciddi paranoya belirtileri gösterdiği ve akıl sağlığını kaybetmesi gerekçesiyle ailesi tarafından hastaneye kapatıldı (1906). Kendisine konulan şizofreni tanısının en büyük destekçilerinden birisi de bir zamanlar delicesine aşık olduğu Rodin’di.
1920 yılında doktoru ailesine kızlarını kabul etmeleri için bir mektup yazdı. Lakin anne ve kız kardeşi sırt çevirmişlerdi. Erkek kardeşi Paul ise onu her beş senede bir hastanede ziyaret etti. 13 Ekim 1943’te 30 yılını hastanede geçirdikten sonra tek başına öldü.