Le Palais Ideal, Fransız bir postacı olan Ferdinand Cheval’ın sabırla topladığı çakıl taşlarıyla otuz üç yılın sonunda inşasını tamamladığı naif bir mimari harikasıdır.
Fırıncı olmak için on üç yaşında okulunu bırakmak zorunda kalan, ancak postacı olup ayağına takılan bir taşla rüyasının peşine düşen Ferdinand Cheval, rivayete göre İdeal Saray’ın hikayesini “Tuhaf bir rüya gördüm. Rüyamda bir saray veya mağaralar üzerine kurulu kale gibi bir şey inşa ediyordum. Bu rüyamdan kimseye bahsetmedim. Tam on beş yıl boyunca bu rüyalardan sık sık görür oldum. Bir gün, yolda çok hızlı yürürken ayağım bir taşa takıldı ve birkaç metre ileri uçtum. Kalktım, üzerimi silkeledim ve beni düşüren bu tuhaf şekilli taşı müsait zamanımda incelemek için yerden alıp çantama attım. Ertesi gün yine aynı yerden geçerken çok güzel ve değişik başka taşlara rastladım ve hepsini topladım. Bunlar birer çakıl taşıydı. Yağmur ve akarsuyla aşınmışlar, daha sonra havayla temas ederek kaya gibi sertleşmişlerdi. Her biri adeta yapılması zor birer heykel olmuştu. Bazıları bir hayvana veya tanıdık bir simaya benzeyen birer karikatür gibiydi. Bunun üzerine kendi kendime ‘Madem tabiat böyle heykeller yapıyor, ben de duvar işçiliğini ve mimarisini yapayım.’ dedim.” cümleleriyle anlatmıştır.
1879 yılının nisan ayında hayallerinin evini yapmaya başlayan Cheval, gündüzleri mesleğini yapmak için her gün otuz km kadar yürümüş ve yolda karşılaştığı çakıl taşlarını cebinde toplamıştır. İlk başlarda topladığı taşları evine götürüp incelemiştir. Her geçen gün daha fazla taş toplamaya başlamış ve taşlar artık cebine sığmaz olunca posta dağıtımına sepetle çıkmaya başlamıştır. Bir süre sonra sepete sığmayan taşlar için dağıtıma el arabası ile çıkmaya karar vermiştir. Gündüz dağıttığı kartpostalları hafızasına kazırken, geceleri de evinin yakınındaki bir alana taşıdığı taşlardan hafızasına kaydolan fotoğrafları gaz lambasının ışığında inşa etmeye başlamıştır. Dünyanın dört bir yanından gelen kartpostallar sayesinde mitolojik figürler, tapınaklar, camiler, kiliseler, filler, yabani hayvanlar, tropikal hayvanlar, etnik desenler, felsefi sözler barındıran bir saray oluşmaya başlamıştır. Ancak en çok İncil’den ve Hindu mitolojisinden esinlenmiştir.
Doğanın cömert teklifini geri çevirmeyen Cheval çakıl taşlarını kireç, çimento ve harçla birleştirerek sarayın sadece dış duvarları için yirmi senesini harcamıştır. Tamamını ise tam otuz üç sene sonra, 1912 yılında tamamlayabilmiştir. Hiçbir mimarlık, inşaat ya da güzel sanatlar eğitimi almadan ayağının takıldığı bir taş ile rüyalarının peşinden koşan Cheval’ın İdeal Saray’ı Pablo Picasso, André Breton, Max Ernst gibi sanatçıların da dikkatini çekmiştir.
Postacı Ferdinand Cheval, Fransa’nın güneydoğusunda bulunan Hauterives şehrine yaptığı İdeal Saray’ın içine gömülmek istemiş ve buraya tamamlanması sekiz yılını alan bir anıt yapmıştır. Fakat 1924’te, seksen sekiz yaşında hayata veda eden Cheval Fransız hükümetinin izin vermemesi üzerine kasabanın mezarlığına gömülmüştür.
Le Palais Ideal, 1969 yılında hak ettiği tarihi ve kültürel miras değerini kazanmıştır. Postacı Cheval da 1936 yılında Fransa’nın resmi pulları arasında yerini almıştır.
Le Palais Ideal, yılın her günü ziyarete açık olup, konser ve sergi alanı olarak da kullanılmaya devam etmektedir.
