Orada bir parçamız var çok uzakta da değil üstelik. Gitmiyoruz, görmüyoruz ama en acısı da budur belki umursamıyoruz…
Türk Silahlı Kuvvetleri, 22 Ocak 2018’de Suriye’nin kuzeyinde yer alan Afrin şehrine Zeytin Dalı Harekatı’nı başlattı. Operasyonun amacı olarak; en uzun kara sınırımızın olduğu Suriye’nin kuzeyindeki terör yapılanmaları olan PYD-YPG gibi örgütlerin temizlenmesi gösterildi. Zira 30 seneden fazla bir süredir fiili bir çatışma halinde olduğumuz terör örgütü PKK’nın bu ismi geçen örgütlerden insan ve silah iaşe etmesi, güvenliğimizi büyük oranda tehlikeye sokmaktaydı. Dolayısıyla bu hususta bir şeyler yapılmalıydı. Hiç kimse sanıyorum ki bunu tartışmayacaktır. Tabii ki yapılan harekatın yapılış şekli doğru mu değil mi veya başka bir şekilde hareket edilebilir miydi gibi sorular sorulabilir. Ancak hali hazırda bu operasyon sürerken bu sorgulama zannımca optimal sonuçlar vermeyecektir. Ayrıca bugün size anlatmak istediğim konu da bu değil.
Afrin harekatı başlayalı 2 hafta, Suriye iç savaşı başlayalı ise neredeyse 7 sene olacak. Bu süreçte mülteci krizi başta olmak üzere Güneydoğu Anadolu Bölgesi’nde yaşayan insanlarımız büyük sıkıntılar çektiler. Tüm bunlardan bağımsız olarak da savaşın direkt fiili etkisine maruz kaldılar. Sadece Zeytin Dalı Harekatı başladığından beridir Afrin’den ülkemize tam 55 roket atıldı. Bu saldırılarda 5 vatandaşımız yaşamını yitirdi ve 73 vatandaşımızda yaralandı.
Bu insanlar, savaşta bizzatihi yer alan kişiler değildi. Kimisi evinde -bir insanın belki de kendisini en rahat hissettiği yerde- terör örgütü tarafından atılan füzelerin hedefi oldu kimisi bir lokantada yemek yerken. Tüm bu insanlar, gündelik yaşamlarını ikame ettirirken bu terör silsilesinin hedefi oldu ve artık onlar normal yaşantılarına devam edemiyor. Fırsatı olan, Kilis’te yaşamını sürdüren bir tanıdığına nasılsın diye sorsun? Emin olun alacağınız cevaplar karşısında bu soruyu sorduğunuza pişman olacaksınız. Aslında onların yaşadığı psikolojiye çok uzak da değiliz. Hatırlayın, 7 Haziran ve 1 Kasım 2015 tarihleri arasında geçen o süreci. Dışarıyı çıkmaya korktuğunuz, alışveriş yapmaya, sinemaya gitmeye, caddelerde yürümeye, toplu ulaşıma binmeye kısacası yaşamın her anında korktuğunuz o günleri hatırladınız değil mi? Kendiniz için korkmasanız bile sevdikleriniz için korktuğunuz o günler ve o günlerde sizin acınızı ve korkularınızı umursamayanlara karşı takındığınız o tavır ve nefret.
İşte orada terör sebebiyle sevdiklerini kaybetmekten korkan insanlar var ve burada yaşantısına normal bir şekilde devam eden birileri belki de o birilerinin içindeki biz.
Hatırlatmak istedim…
Not: Militarist bir tavırla olayları yorumlamaya çalışan ve olayların akışını şehitlik mertebesinin kutsallığıyla açıklamaya çalışan o kişiler, Afrin’de şehit verdiğimiz kahraman askerlerimizden acaba kaçının ismini hatırlıyor? Bir söz vardır; “Ölümün olduğu yerde daha önemli bir şey olamaz”. Zira isimleri bile aklımızda kalmıyor ve olan yine onların ailelerine oluyor. Çünkü bu umursamazlık ile sanıyorum ki artık biz “BİR aile” değiliz…