BM’nin yaptığı son çalışmaya göre nükleer silah kullanımı tehlikesi Soğuk Savaş’tan bu yana en yüksek seviyede yer alıyor.
26 yıl önce Soğuk Savaşın sona ermesinden bu yana, “kazara ya da kasıtlı ” nükleer silah kullanılması “ihtimalinin” şu ana kadar en üst düzeyde olduğu ve bu tehlikenin nükleer güçler arasındaki ilişkilerin bozulmasıyla birlikte günde güne arttığı belirtildi.
BM- Silahsızlanma Araştırmaları Enstitüsü (UNIDIR) tarafından yapılan kapsamlı araştırma dokuz devletin 15.000’den fazla nükleer silah bulundurmasını “ her an yaşanacak bir felaketin ihtimali ile dolu olan bir dünyayı” daha da belirgin hale getiriyor uyarısında bulundu.
Tanınmış bilim adamları ve silahsızlanma uzmanları tarafından gerçekleştirilen araştırma “2017’deki nükleer silah tehdidinin Sovyetler Birliği’nin çöküşünden bu yana en yüksek seviyede” olduğunu belirtti.
Nükleer caydırıcılık geçmişte olduğu gibi günümüzde de birçok dünya gücünün askeri stratejilerinin bel kemiğini oluşturuyor. ABD, Rusya, Çin, İngiltere, Fransa, Hindistan, Pakistan, Kuzey Kore ve İsrail olmak üzere dokuz devlet toplamda 15.000’den fazla nükleer savaş başlığına sahip. Ayrıca daha yüksek kabiliyetli ve tahribatı yüksek, mobil nükleer silahların modernizasyonu ve geliştirilmesine yönelik küresel yatırım da artmaya devam ediyor.
UNIDIR’in araştırmasına göre, küresel güvenliği tehdit eden en önemli faktörün ABD-Rusya arasındaki mevcut ilişkilerinin olduğunu iddia ediyor.
Araştırma ayrıca , “Soğuk Savaş dönemi benzeri çatışmacı duruşların geri dönüşünü, uluslararası işbirliğini ve güven inşasını engellediğini” belirtiyor.
Kırım’ın Rusya ile yeniden birleşmesinden sonra ABD, 2016 yılının Şubat ayında Avrupa Güvence Girişimi Bütçesine “Rus saldırganlığını caydırmak” amacıyla 3.4 milyar dolar hibe ederek, bütçeyi dörde katladı. Buna karşılık Moskova, NATO’nun Rusya sınırları boyunca dev askeri yapılanmasına cevap olarak askeri birliklerini ve kısa menzilli Iskender füzeleri de dahil olmak üzere önemli miktarda silahını ülkenin en batısında bulunan Kaliningrad’a yerleştirdi.
Günümüzdeki jeopolitik karmaşıklıkların ve artan nükleer aktörlerin nükleer caydırıcılığın doğasında olan tehlikeleri daha da tırmandırmalarının aksine, sözde karşılıklı garantili yok etme (Mutually Assured Destruction veya MAD) ilkesi istikrar sağlıyordu.
Çalışma, ABD’nin önümüzdeki 30 yıl boyunca nükleer hava-kara-deniz üçlüsünü modernize etme, destekleme ve sürdürme amaçlı bir trilyon dolarlık büyük programı başlatmasıyla ortaya çıktı. Bu devasa miktar, Bloomberg’e göre, 40 yıl önce envantere giren Minuteman III füzeleri ve ABD Deniz Kuvvetleri’ndeki 14 Ohio sınıf nükleer denizaltı filosu gibi bazı silah sistemlerinin geliştirilmesi için harcanacak.
Buna ek olarak, ABD Hava Kuvvetleri, tahmini 80 milyar dolarlık maliyet ile Northrop Grumman’ı, Eisenhower dönemi B-52′ ile değiştirecek yeni uzun menzilli bombardıman uçağını yapmak ve geliştirmek amacında. Ayrıca Pentagon, ABD’nin Rusya gibi diğer ülkelerle yüzleşebileceği en son “Nükleer Durum İncelemesine” hazırlanmaya başladı.
Obama yönetimi döneminde yazılmış olan 2010 incelemesi, “Rusya ve ABD’nin artık düşman olmadığını” ve “nükleer “terörizmi” en büyük güvenlik tehdidi olarak” nitelendiriyordu. Bununla birlikte, Moskova ile Washington arasındaki düşmani ilişkilerin son zamanlarda nasıl bir hale geldiği göz önüne alındığında, bu yılki belgenin farklı bir duruş sergilemesi bekleniyor.
ABD ve Rusya arasındaki gergin ilişkilerin yanı sıra, UNIDIR raporunda, Kuzey Kore ve ABD’nin askeri güç konusunda karşılık atışmalarda bulunması, Kore yarımadasındaki gerginliği alevlendirdiğini belirtti.
Bunun üzerine Beyaz Saray, “Kuzey Kore Sorununu” uluslararası destek olsun ya da olmasın diyerek tek başına çözmekle tehdit etti ve USS Carl Vinson uçak gemisini bölgeye gönderdi. Bu hamleye karşılık Pyongyang öfkeli bir biçimde olası bir saldırı durumunda nükleer silah kullanımı da dahil olmak üzere tüm yolları kullanabileceklerini belirtti.
Ayrıca raporda , Amerika’nın nükleer cephaneliğindeki azalışın dünya çapındaki nükleer gerginliklere bir çözüm olarak görülmediği belirtildi.
Rapor son olarak “ABD’nin nükleer şemsiyesindeki herhangi bir zayıflamanın, düşmanlar ve müttefikler tarafından yaygınlaştırılmasıyla daha fazla maceraya teşvik edebileceği ve nükleer caydırıcılığın işe yaramadığı anlaşılana kadar yürürlükte kalacağı; riskin nükleerin olduğu bir dünyanın özünde olduğunu, itidalli davranmanın bittiği yerde de sonucun felaket olacağı uyarısında bulunuyor.
Kaynak: RT