Çağımızın en yaygın hastalığı olarak görülen ve ruhsal hastalıkların en çok bilinenleri arasında yer alan şizofreni hastalığı, hayat boyu süren bir hastalıktır. Bu hastalık doğru tedavi yöntemleri ile kontrol altına alınabilir. Peki ya bu hastalık bir lütuf ise? Şimdi hayatlarında birçok başarıya imza atmış şizofreni hastalarına hep beraber göz atalım.
John Forbes Nash
John Forbes Nash, oyun kuramında ve diferansiyel geometri alanında köklü değişiklikler yapmış, aynı zamanda kısmi diferansiyel denklem üzerine de çalışmış Amerikalı bir matematikçidir. 1959’da Nash, ruhsal bozukluk belirtilerini açıkça göstermeye başladı ve birkaç yılını paranoid şizofreni teşhisiyle akıl hastanelerinde geçirdi. 2001 yapımı olan “A Beautiful Mind” filmi, kendi biyografisinden esinlenerek uyarlanmış ve dört akademik ödül kazanmıştır. Ancak bu biyografik film ile Nash’in gerçek hayatı arasında bazı örtüşmezlikler vardır. 1998 tarihli John Nash biyografisi “A Beautiful Mind”, Nash’in homoseksüel ilişkilerinden bahsetmektedir ancak aynı isimle beyazperdeye aktarılan biyografik filminde buna hiç değinilmemiştir.
23 sayısına karşı bir takıntısı olduğu öne sürülen Nash, 23 makale yayınlamış olup 2 de kitap yazmıştır. İlginç olan şu ki Nash, 23 Mayıs 2015 yılında vefat etmiştir.
Adolf Wölfli
Paranoid şizofreni tanısı konulan Wölfli, hastaneye yatırılmasından dört yıl sonra resim yapmaya başlar. Ölümünden sonra kara kalem ve renkli kalemlerle yaptığı resim ve desenler satılmaya başlanır. Kısa süre sonra da adına bir vakıf kurulur. Eserleri de İsviçre’nin Bern Sanat Müzesi’nde koruma altına alınır.
O dönemde şizofreni hastaları sanatçı olamayacaklarına inanılırmıştı; fakat daha önce eğitim almamış, hastanedeki çalışmaları sonrasında şaşırtıcı eserler ortaya çıkaran hastalar, bu algıyı değiştirmiştirlerdir.
Tom Harrell
Caz müziğin John Forbes Nash’i diye de anılan Tom Harrell, tüm engellere rağmen şizofreniye karşı başarılı bir mücadele vermiş ve son 30 yılın en önemli trompetçilerinden biri olmayı başarmıştır. Paranoid şizofreni bozukluğunu ağır derecede yaşayan müzisyen, trompetini çalmadığı anlarda sahnede boynu bükük sakince bekler; solo çaldığı kısımlarda yavaşça mikrofona yönlenir, kafasını hafifçe kaldırır ve parçası bittiğinde yine eski haline döner.
Syd Barrett
Pink Floyd onsuz olamazdı. Barrett grubun ilk yıllarında bestelerin çoğunu yazıyor, vokalliğini yapıyor ve gitar çalıyordu; ama akıl hastalığı nedeniyle grubu bıraktı (ya da grup onu bıraktı)…
Louis Wain
Yaptığı sıra dışı kedi resimleriyle tanınan ünlü ressamın tablolarında, çay partisi veren kediler gibi olağan dışı durumlara da rastlanabilir. Ölümünden 15 yıl kadar önce şizofreniye yakalanan ve iyi olduğu dönemlerde kedileri en sevimli ve insanımsı halleriyle tasvir eden Wain, hastalığı atakta olduğu dönemlerde tavus kuşu kuyruğuna benzeyen, sanki dışarıya enerji yayıyormuş gibi görünen, rengarenk ve kelimenin tam anlamıyla rahatsız edici kediler resmetmeye başlamıştır.