“Bu şehirde kadın olmak ölüm cezasına çarptırılmak gibidir.”
İşte bu cümlenin söylenmesine neden olan bir şehirde yaşıyorlardı Marisela Escobedo ve çocukları. Bu cümleyle anılmakta olan şehir Meksika’nın Ciudad Juarez adlı kentiydi. Ciudad Juarez sadece Meksika’nın değil dünyanın en tehlikeli şehirlerinden biri olarak görülmekteydi. Bunun başlıca sebeplerinden biri de 2006’den bu yana ülkede süren devlet –kartel savaşının en şiddetle yaşandığı kent olmasıydı. Bunun dışında kartellerin kadın cinayetleriyle de çok büyük ilişkileri vardı. Ciudad Juarez’de kadın cinayetleri aslında çok yeni değildi. 90’lı yıllarda yükselişe geçmişti ve bu olaylar akıl almaz sayılara ulaştığında artık hayatın olağan akışında meydana gelmeye başladığında Juarez’in Ölü Kadınları ismi uygun görülmüştü kadın cinayetleri sorununa. Tüm bunların aksine dönemin Meksika Devlet Başkanı Felipe Calderon Meksika’nın güçlü ve başarılı bir ülke olduğunu halka deklare etmekteydi. Resmi kayıtlara göre devletin kartellere karşı başlattığı savaşta 2006 yılından günümüze kadar toplam 60.000 kişi hayatını kaybetti. Bu sayının Calderon iktidarının sonlandığı 2012’den günümüze 120.000’e ulaştığı tahmin edilmektedir.
MARISELA ESCOBEDO
Önceleri Marisela’nın da Meksika’nın alt sınıfa dahil insanları gibi sıradan bir hayatı vardı. 5 çocuğu vardı ve büyük zorluklarla onlara bakıyordu. Gece hemşiresi olarak çalıştığı için akşamları kız çocuklarına abileri bakıyordu. Hemşirelik dışında bir de kendisinin açtığı bir marangozluk dükkanı vardı Marisela’nın. Aslında her şey de bir gün bu dükkana iş başvurusu için gelen Sergio Rafael Barraza ile tanışmalarıyla başladı. Sergio işsizdi ve bir çocuğu bir karısı vardı. Eleman aramamalarına karşın Marisela bu işsiz gence ve ailesine acımış, onu işe almıştı. Ancak her şey burada başladı. Sergio kısa süre sonra Marisela’nın en küçük çocuğu Rubi Marisol Fraire Escobedo ile tanıştı ve ilişki yaşamaya başladılar. Marisela başından itibaren ilişkiye karşıydı. Sergio evliydi, çocuğu vardı ve aralarında 9-10 yaş fark vardı. Ancak sonrasında kızı Rubi’yle arasının açılmaya başlamasıyla çok söz söylememeye, onlara maddi manevi yardım etmeye başladı. Üstelik torunu da olmuştu Marisela’nın ve artık Rubi’yle birlikte torunuyla ilgilenmekteydi.
Ancak bir gün Rubi’nin, torununun ve Sergio’nun ortadan kaybolduğunu öğrendi ve Sergio’yu abisinin evinde buldu ama Rubi orada değildi. Marisela kızının başına bir şey geldiğinden emindi ancak kimse konuşmuyordu ya da konuşamıyordu. Bir gün bir telefon aldı ve Sergio’nun mahallesinden bir genç kendisiyle buluşmak istiyordu. Buluştuklarında genç, Marisela’ya Sergio’nun Rubi’yi öldürdüğünü, cesedin ortadan kaldırılıp saklanmasında Sergio’nun abisinin onlara yardım ettiğini söyledi. Bu konuşmanın ardından Marisela diğer aile üyelerine de gerçeği anlattı ve bu çocuğu da ifade vermeye ikna etti. Polis ve savcılık ta artık olayla gözle görülür şekilde ilgilenmeye başlamıştı ancak ortada bir ceset olmadan cinayet davası açmak elbette mümkün değildi. Sergio ise abisinin yanından da kaçmıştı ve nerede olduğu bilinmiyordu. Ardından Marisela, 4 polis ve Rubi’nin dayısı Ricardo Zacatecas/ Fresnillo’ya doğru yıla çıktılar ve Sergio orada yakalandı.
DAVA SÜRECİ VE PROTESTO YÜRÜYÜŞLERİ
İlk başta sadece kendi çocuğunu yani Marisela’nın torununu kaçırmakla suçlandı çünkü ortada halen bir ceset yoktu. Çocuk kaçırmaktan da tutuklandı ancak sonra cinayeti işlediğini itiraf etti ve tarif ettiği yerde de Rubi’nin kalıntıları bulundu. Artık cinayet soruşturması için her şey tamamdı. Ortada katil zanlısının itirafı ve bir cesetten kalma kalıntılar mevcuttu. Ama sonra hesapta olmayan bir şey oldu. Kartellerle süren uyuşturucu savaşı sırasında değişmiş olan bir yasa Sergio’nun cinayeti itiraf ettiği ve doğru yeri gösterdiği halde serbest bırakılmasına sebep oldu. Değişen yasada artık katil zanlısının mahkum edilmesine itirafın yetmesinin değiştirilmesiydi çünkü itiraflar hep işkenceyle alınıyordu. Marisela Escobedo ve ailesinin adalet arayışı ve aslında savaşı gerçek anlamda Sergio’nun serbest bırakılmasıyla başladı. Davanın en can alıcı kısmı ise Sergio’nun Meksika’da yeni sistemle yargılanan ilk kadın katili olmasıydı. Davanın başlamasıyla birlikte kamuoyunun ve halkın olaya dikkat çekmesi için yürüyüş eylemine başladı Marisela Escobedo. Yürüyüş evlerinden davanın görüleceği adalet sarayına kadardı ve duruşma günü sona erecekti. Sergio’nun hiç hesapta olmayan beraati ise her şeyi tersine döndürdü. Başta Marisela Escobedo olmak üzere Rübi’nin ailesi sinir krizleri geçirdi. Mahkemenin adaletsiz kararı kamuoyu başta olmak üzere Juarez halkını da çok öfkelendirdi ve ertesi gün çok büyük çaplı bir protesto yürüyüşü başladı. Bu yürüyüşten kısa bir süre sonra Escobedo ailesi avukatları temyize başvurdu ve Sergio’nun beraat kararı hükümsüzleştirilerek cinayetten suçlu bulunarak tekrar tutuklanmasına karar verildi. Ancak Sergio çoktan kaçıp gitmişti çünkü bu serbestlik sürecinin çok sürmeyeceğinin kendi de farkındaydı.
KARTEL DEVREDE
Bu son gelişmelerin ardından yürüyüş tam anlamıyla kitleselleşti ve Marisela’nın başını çektiği protestocular Mexico City’ye varana kadar her şehirdeki savcılıklara uğrayarak Sergio’nun suçlu bulunduğunun ispatı olan fotoğraf afişlerini dağıtmaya, insanları bilinçlendirmeye başladılar ve sonunda çok yorucu bir yolculuğun ardından 3 hafta sonunda protestocular Mexico City’ye vardılar. Marisela’nın başkan Felipe Calderon’la görüşme talebi Calderon’un kendisi tarafından reddedildi ve eylemler şehrin içinde devam etti. Ardından Marisela Sergio’nun ilk yakalanışında saklandığı diğer sevgilisinin evinde onu yeniden bulabileceklerini polise aktardı ve düzenlenen operasyonda Sergio kılpayı da olsa kaçmayı başardı. Bölge savcısı ve Escobedoların avukatları Sergio’nun uyarılmış olduğunu ancak bunun dışında operasyonun da çok kötü yönetildiğini iddia ettiler. Marisela’nın öfkesi bu başarısız operasyonla doruğa ulaştı ve büyük oğlu Juan Manuel ile birlikte bölgede kalıp çevredeki evleri gözetlemeye başladılar ve bir gece Sergio ortaya çıktı. Bindiği Jeep’in ise bölgenin ve Meksika’nın en güçlü kartellerinden olan Los Zetas’a ait olduğunu anladılar. Artık hayatlarının ciddi anlamda tehlikede olduğunu anlamışlardı ve takibi bıraktılar. Sergio artık Los Zetas’a çalışıyordu ve ona ulaşmak imkansız gibiydi. Marisela bu bilgileri polise aktardığında ise şu cevapla karşı karşıya kaldı:
“Los Zetas izin vermeden onu tutuklayamayız.”
Sergio’nun kartel bağlantısının doğrulanmasının ardından Escobedo ailesinin telefonlarına kimse çıkmamaya, dedektiflerin hepsi geri çekilmeye, medya da olaydan elini eteğini çekmeye başladı. İktidarlar farketmeksizin Meksika’da kartellerle devletin her zaman ilişkide olduğu bilinen bir gerçekti ve bu gerçek bu olaydaki bu gelişmeden sonra yaşananlarla kesin olarak su yüzüne çıkmıştı. Destek tamamen kesildikten sonra yeniden Chihuahua’ya döndüler yani evlerine. Marisela’nın ise yeni bir ümidi vardı. Yeni seçilen vali Cesar Duarte halkın kalbini gittikçe kazanmış ve karteller, yolsuzluk gibi
sorunların üzerine gideceğine dair sözler vermişti. Şimdi Marisela, Vali Duarte üzerinden olayı deşmeyi düşünüyordu. En sonunda Marisela’nın aldığı karar şuydu. Hükümet binasının önünde kamp kuracaktı ve kararını 5 Aralık’ta uygulamaya başladı. Kardeşi Ricardo ablası Marisela ile kampta kalıyor, büyük oğul Juan Manuel ise Juarez’e gidip gelmekteydi. Marisela bir gün Vali Duarte’nin kampın orada basın toplantısı yapacağını duyduğunda elinde pankartla toplantıyı izlemeye başladı ancak bu Duarte’nin hiç hoşuna gitmedi. Bu olaydan sonra Marisela’ya karşı hep mesafeli duran Vali Duarte’nin de kartellerden rüşvet aldığı iddiaları konuşulmaya başlandı.
YAĞMURA VE GÖK GÜRÜLTÜSÜNE KARŞI TEK BAŞINA DİK DURDU
Bu olayın üzerinden geçen günler boyunca da Marisela Escobedo genellikle tek başına hükümet sarayı önünde adalet nöbeti tutmaya devam etti. Aile üyeleri artık bir süre ara vermesi gerektiğini söylese de Marisela asla caymıyordu. Günler geçtikçe kendisiyle görüşmeye gelen medya mensuplarına ise asla vazgeçmeyeceğini, Sergio’nun kendisi ve ailesi tarafından tehdit edildiğini ancak bunlara asla boyun eğmeyeceğini, öldüreceklerse burada olduğunu söylemekten geri durmadı. Ve sonunda Marisela Escobedo Ortiz Noel’e yakın bir zamanda 16 Aralık 2010’da bir kartel tetikçisi tarafından kamp yaptığı sokakta kaçarken başından vurularak öldürüldü. Bu cinayetin hükümet binası önünde işlenmesi ise çok büyük protestolara neden oldu hatta Meksika dışına çıkarak Amerikan Federal Hükümeti de olaya dahil oldu. Marisela’dan 2 yıl sonra 16 Kasım 2012’de Sergio askerlerle girdiği bir çatışmada öldürüldü. Marisela’nın katil zanlısı ise Jose Enrique Jimenez Zavala’ydı. Vali’nin sürekli yaptığı soruşturmanın iyiye gittiği açıklamalarının hemen üstüne Jose Enrique’nin yakalanması elbette oldukça şüpheliydi. Jimenez Zavala ise cinayeti hemen itiraf etti ve cezaevine gönderildi. Marisela’nın ailesi ve avukatları Zavala’nın önlerine atılan bir yem olduklarından emindi ama olan olmuştu. Escobedo’nun memleketinde toprağa verilmesinin hemen ertesi günü yaşanan iki olay da artık Escobedo ailesi için Meksika’nın hiç güvenli olmadığının göstergesiydi. Marisela’nın kayınbiraderi kartel tarafından kaçırılıp öldürüldü ve Marisela’nın kendi emeğiyle açmış olduğu marangozluk dükkanı da ateşe verildi. Bu olanlardan sonra Juan Manuel Amerika Birleşik Devletleri’nden sığınma hakkı talep etti.
Escobedo ailesine göre katil Andy Barraza’ydı. Barraza Sergio’nun kardeşiydi ve Sergio’nun ilk itirafında Rubi’nin cesedinin taşınmasında kendisine yardım da etmişti. Ardından Escobedo ailesi Başsavcısı’nın Chihuahua temsilcisi Cesar Peniche’ye başvurarak dayıları Ricardo’nun Andy Barraza’yı teşhis edebileceğini ve bunun olması için de fotoğraf teşhisi yaptırılmasını önerdiler. Bu kabul edildi ve Ricardo, Barraza’yı ablasının katili olarak teşhis etti. Ancak tüm bunlara rağmen savcılar kartel tarafından önlerine atılan Zavala’nın katil olduğunda ısrar etmekteydiler. Ardından bir süre geçtikten sonra Zavala, Marisela’yı öldürmediğini, itirafların işkence altında alındığını ve istediklerini söylemezse kendi karısı ve çocuklarının öldürüleceğini söyledi. Bunu duyan Escobedo ailesi avukatları hemen işe koyuldular ve yargıca haber verdiler. Ancak çok geç kalınmıştı. 31 Aralık 2014’te Savcılık Ofisi’nden gelen telefon Jose Enrique Jimenez Zavala’nın cezaevinde kalp krizi geçirerek öldüğünü bildirdi. Zavala’nın annesi oğluna derhal otopsi yapılmasını talep etti. Bu talep karşılığını bulduğunda ise gerçek ortaya çıktı. Zavala, hücre arkadaşı Jaime Noel Cuevas tarafından boğularak öldürülmüştü.
Tüm bunların ardından dava kapandı. Bu belgesel günümüzde Türkiye’nin kadın cinayetlerinde ne durumda olduğunu bir kere daha hatırlatırken, dünyanın öbür ucundaki Meksika ile bu konuda ne denli benzediğimizi de hepimize öğretecek gibi görünüyor. Son olarak, Marisela’nın büyük oğlu Juan Manuel’in dediği gibi:
“O yağmurlara ve gök gürültüsüne karşı tek başına savaştı.” Dünyanın her yerinde yağmurlara ve gök gürültülerine karşı savaşan kadınlara….