Niyet okuma, kişinin bir takım hazır düşüncelerle hareket etmesidir. Bu otonom davranış biçimleri günlük hayatta her zaman karşımıza masum şekilde çıkmayabilir. Sosyal iletişimin zaruri yönü tartışılmaz bir gerçek olmakla birlikte sağlıklı bir iletişimin temel taşı karşıdaki insanı dinlemektir. Ancak fikirlerini ve bakış açısını öğrenebildiğimiz insanı eleştirebiliriz. Aksi durumda varsayımsal ya da tam anlaşılmayan düşüncelere karşı anlamsız savaşımız başlar. Birçoğumuz bunu bilinçli yaparken bazılarımız ise çoktan niyet okuma hastalığının tam içine düşmüştür.
“SEN ASLINDA ÖYLE DÜŞÜNMÜYORSUN. BENİM İÇİN ANLATTIKLARININ BİR ÖNEMİ YOK. BEN SENİN GAYENİ ÇOK İYİ BİLİYORUM“ demek, tartışmanın seviyesini hem yerle bir eden hem de muhattabın kendini ifade sahasını ortadan kaldıran bir söylemdir. Bu durum, niyet okumanın tam da kendisidir ki politik zeminde tartışmanın çirkefleşmesi ve argümantasyona dayalı teorilerin anlamsızlaşması riskinin apaçık göstergesidir.
Neden Kaynaklanıyor?
Aslında en temel kurulabilecek ilişki, eğitim düzeyidir. Gelişmiş toplumların ortaya çıkardığı nesillerin iletişimi saldırganlık üzerine değil tam aksine özgür tartışma ve dinleme üzerine inşa edilir. Dinlemek kolay gibi görünse de pek çok kişinin becerebildiği bir şey değildir. Çünkü anlatacağı şeyin organiğini karşıdaki insanın değiştiremeyeceği yönündeki algı, sabit fikirliliğin bir götürüsüdür. Oysa insanların fikirleri değişen olaylara karşı şekillenebilmekte ve haliyle bir değişim sürecine girmektedir ki bu tabii bir olaydır.
Niyet okumanın en temel sebebi ise dinlememektir. İnsanlara karşı anlattığının arkasında ikinci bir gündem arayışı hiçbir fikri olgunlaştıramaz. Daha baştan var olan kalıplarla ortak bir payda bulunamaz. Dinlememek sadece ikili ilişkilerde ortaya çıkan bir sorun değildir. Bugün şirketlerin zarar etmesinden tutun, eğitim sistemindeki bozukluklara kadar birçok krizin sebebi de aslında budur.
Bir başka sebep ise araştırma külfetine girilmemesidir. İnsanoğlunun her konu hakkında bilgi sahibi olması imkansız iken her konu hakkında fikrinin olması da elbette imkansızdır. Fikir sahibi olunmayan konularda karşıdakinin her söylediğine yorum yapma ihtiyacını ise önceden edinilmiş ve belki de o konuyla alakası olmayan fikirlerinden hareketle tamamlamak ise kolaya kaçmak olacaktır.
Dikkat çekilmesi gereken bir diğer husus ise; özellikle politik niyet okumanın ülke gündeminin yoğunluğuyla ilişkilidir. Yoğun gündemli ülkelerde güncel kalmak ne kadar zorsa, tartışılan konulara ayrılan vakit de o derece azdır. Politik tartışmaların sıklığını takip edemeyen kişilerin ise yeni olayları tahlili çoğu zaman geçmiş politikalara dayanmaktadır. Siyasi hafızada yer edinen saplantıları çıkarmak için kısıtlı vaktin kaçınılmaz olması ise bilhassa siyaseten 24 saatin bir gün etmediği ülkelerde epey zordur.
Siyasal İletişimin Parçası Haline Gelmesi ve Yaratacağı Riskler
Siyasal iletişime birçok pencereden bakmak mümkündür. Politikacıların birbiriyle iletişimi, halka karşı üslup ve medyanın kullanımı ise başat unsurlardır. Niyet okumanın analizi gerçekten zordur. Öngörü, çıkarım ve tahmini düşünce aktarımı gibi kavramlarla arasındaki ince çizgi çoğu zaman duygusal manipülasyonla birleşince fark edilememektedir. En tehlikelisi ise başarılı politikacıların elinde güçlü bir silaha dönüşmesidir.
Etik ilkelerin göz ardı edildiği ifade hürriyeti ile hakaretin ayırt edilemediği çirkin politik sahada ise halkta talep bulma uğruna her şey mübah görülebilmektedir. Hiçbir hedefe ulaşmayan tartışmalar günün sonunda siyasi etiket ile ilişkilendirilmekte ve hiçbir kazanım elde edilememektedir. Yeni bir siyasi atmosferin önündeki en büyük engellerden biri ise budur. Siyasetçilerin üslubu düzeltilmeden veyahut siyasi kültür revize edilmeden ilerleme kaydedileceğini düşünmek ise hayal olacaktır. Açılması gereken bir diğer başlık ise; siyaseten söz sahibi olan insanların halkla olan iletişimidir. Niyet okumanın politik tezahürü bu alanda da kendini göstermektedir.
Bunu belki de hiç yapmaması gereken politikacılardır. Çünkü kitleleri harekete geçirebilme kabiliyeti olan yöneticilerin söyledikleri her söz sıradan bir vatandaşa göre kat be kat daha etkili olabilmektedir. Özellikle karizmatik liderlerin söylemlerine karşı toplumsal refleks daha kuvvetli olmakta ve bu da güç ve gücün kullanım ilişkisinin doğruluğunun önemini ortaya çıkarmaktadır.
Sağlıklı zemine oturmamış politik tartışma kültürü toplumun muhalefet algısının çürümesine ve kitlelerin kutuplaşmasına yol açabilmektedir. Gerçekten tamamen farklı dünya görüşlerine sahip kesimlerin birbirinden apayrı hayat tarzlarına sahip insanların bir ortak kümesinin olma ihtimalinin giderek ortadan kalkmasının sebebi de bu değil midir?
Medya da büyük sorumluluk sahibi araçlardan bir tanesidir. Doğru haber vermek ve halkın haber alma hakkını sağlamak temel görevlerinden olmakla birlikte tartışma kültürünün gelişmesine de katkı sunmak zorundadır. Bugün görülen en önemli sorun ise gündem olmak ile gündem yaratmak kavramlarının birbirine karışmasıdır. Gündem olmak reytingle orantılıyken gündem yaratmak ve analiz yapmak ise, sorunu ortaya koymak ve çözüm önerilerini tartışmak eksenlidir. Bugünkü popülaritede gündem olmak ise ne konuştuğun ile değil, sesinin ne kadar gür çıktığıyla ilgilidir.