Toplumların ya da daha özelde bireylerin değişmesinin ve gelişmesinin önündeki en büyük engel inanmamaktır. Tarih bize defalarca bunu göstermiştir. İnanan ve bu uğurda elinden gelen tüm gayreti sarf eden, eninde sonunda başaracaktır. Bazen toplumun beklediği de yalnız birisinin başarmasıdır. Biri o kapıyı açtı mı peşinden niceleri o kapıdan geçecek inancı ve gücü bulabilir kendinde. Başaran herkes hatırlanır mı bilinmez, ancak o kapıyı ilk kez açanlar hiçbir zaman unutulmaz.
-Advertisement-
Roger Bannister, 23 Mart 1929 yılında Kuzey Londra’nın Harrow bölgesinde dünyaya geldi. Çok küçük yaşlardan itibaren koşuya yeteneği olduğu anlaşılıyordu. Ancak Bannister kendini tümüyle koşuya adayan biri değildi. 17 yaşında amatör olarak koşmaya başladıktan sonra Oxford Üniversitesi’nde tıp okuyacak kadar zeki ve çalışkandı. Nöroloji bölümünde uzmanlaşan Bannister’ın hayali ise 1952 yılındaki Helsinki Olimpiyatları’nda 1500 metrede madalya almaktı. Ancak İsveç macerası onun umduğu gibi geçmeyecekti. Uğruna çaba sarf edilen, ancak başarılamayan şeyler büyük enkazlara yol açabilir. Dördüncü olarak madalyayı kaçıran genç Bannister da olimpiyat oyunları sonrası sporu bırakmayı ciddi ciddi düşündü. Ancak sonrasında çok sevdiği atletizme veda etmek yerine kendine yeni bir hedef koydu. Bu hedef öylesine büyüktü ki daha önce hiçbir insan tarafından başarılamamıştı: 1 mil yarışını 4 dakikanın altında koşan ilk insan olmak!
Mil yarışı (1600 metre) o zamanlar son derece popüler bir branştı. Birçok orta mesafe atletin şansını denediği bu branşta, 4 dakikanın altına inmek imkansız olarak nitelendiriliyordu. Çünkü uzun süredir kimsenin kıramadığı rekor 1945 yılında 4.01.40 dakika ile Gunder Hagg’a aitti. Bannister’ın meydan okumayı kazanması için 10 yıldır yanına yaklaşılamayan bu dereceden daha hızlı koşması gerekiyordu. Oxford Üniversitesi’nde tıp eğitimine devam ederken okulun atletizm pistinde çalışmak için günde sadece 45 dakika kadar vakti vardı. Ancak Bannister bu kısa süreli antrenman vaktinde o güne kadar görülmemiş yöntemler kullandı. Yüksek hızlı ataklar yerine ortalamanın biraz daha üzerinde bir tempo belirleyerek koştuğunda daha az oksijen tüketeceğini fark etti. Bunun için de hazırlıklarında 1600 metre koşularını değil, 400 metreyi mümkün olduğunca fazla tempolu ve çok daha fazla tekrar yaparak hazırlanmayı tercih etti.
2 Mayıs 1953’te, 1600 metreyi 4.03.60 dakikada koştuktan sonra “Bu yarıştan sonra mil yarışında 4 dakikanın altına inmenin imkansız olmadığını fark ettim.” diyordu.
6 Mayıs 1954 – Yer: IFFLEY RD TRACK, OXFORD
Start verildi ve yarış başladı. Yarışın henüz ilk saniyelerinde tavşan atlet Chris Brasher ön tarafa geldi ve tempo yüklemeye başladı. İkinci ve üçüncü sıralarda sırasıyla; Bannister ve bir diğer tavşan atlet Christopher Chataway bulunuyordu. Her iki tavşan atlet de Bannister’ın yakın arkadaşlarıydı ve söz konusu meydan okuma için birlikte hazırlanmış, hangi bölümde nasıl bir tempoyla koşulacağı konusunda planlarını birlikte yapmışlardı. Brasher yarışa öyle bir tempo yükledi ki, henüz 35 saniye geride kalırken kameranın görüş açısında bu üçlüden başka bir atlet gözükmüyordu.
Kronometreler 02.25.00’i gösterirken Brasher görevini tamamlamıştı. Chataway gaza bastı ve ustaca öne gelerek tempoyu artırmaya devam etti. Artık yalnızca Chataway ve Bannister kalmıştı.
03.36.20 – Son tura girilmişti ve 300 metreden az bir mesafe kala Bannister artık tek başına kalmıştı. Tavşan atletler sadık birer dost gibi görevini yapmış ve kenara çekilmişlerdi. Şimdi ise insan vücudunun sınırlarının + sonsuza en çok yakınsadığı o saniyelerde, Roger Bannister imkansızı başarmak için koşuyordu..
Yarış bitmiş ve Bannister büyük bir kalabalığın izlediği bu çılgın savaş sonrası kendisini, yarışı ilgiyle takip eden yakın arkadaşı Nicholas Stacey’nin kollarına atmıştı. Ayakta duracak hali yok gibiydi.
Peki Başarmış Mıydı?
Mikrofon Norris McWhirte‘ün elindeydi. Merakla beklenen dereceyi açıklaması için pisti dolduran 3000 kişi kulak kesildi: “Yarış derecesi: 3 dakika….” Cümle tamamlanmadan herkes sevince boğulmuştu. İnsanoğlunun asla başaramayacağına inanılan rekor kırılmış ve Bannister, 1600 metreyi 03.59.40 koşarak bu disiplini 4 dakikanın altında koşan ilk atlet olmuştu.
Aslına bakarsanız Bannister, rekoru çok ufak bir fark ile kırabilmişti. Ancak öyle bir tabuyu yıkmıştı ki, spor dünyasında adeta yer yerinden oynadı. The Daily Telegraph bu meydan okumayı “Everest’in imkansız zirvelerine çıkmak kadar zor.” benzetmesi ile manşetlerine taşıyordu.
Dünyanın en ünlü spor dergisi Sports Illustrated, 1954 yılından bu yana verdiği ve daha sonraları Muhammed Ali, Billie Jean King, Michael Jordan ve Micheal Phelps gibi tarihin en büyük sporcularının layık görüldüğü “Dünyada Yılın Sporcusu” ödülünün ilk sahibi olarak Bannister’ı layık görmüştü. Rekorun kırıldığı piste Roger Bannister’ın ismi verilmişti. 1975 yılında ise Kraliçe Elizabeth tarafından şövalye ilan edilen Sir Roger Bannister, rekoru kırdığı 1954 yılında Avrupa Atletizm Şampiyonası ve Commonwealth oyunlarında 1500 metre altını kazandıktan sonra tıp eğitimine odaklanabilmek için atletizmi bıraktı. Kendisini geliştirdiği tıp dünyasına önemli hizmetler sunacak eserler yazan Bannister, birçok parkinson hastasına da umut olmaya devam etti.
Bannister o tarİHİ günden sonra şöyle diyordu: “Eğer bugün bu mesafeyi 3 DAKİKA 59 saniyede koşan birini bulabiliyorsanız, yarın bunu daha kısa sürede koşan birini bulmanız kesin demektir.”
Gerçekten de öyle oldu. Kapı artık aralanmış, azılı rakip “imkansız” kaybetmişti. Roger Bannister’ın rekorundan sadece 46 gün sonra İsveçli John Landy, Turku’da “3:58 net” koşarak rekor dereceyi daha da geliştirmişti. O zamandan bugünlere kadar 1300’ün üzerinde atlet 4 dakikanın altına inmeyi başarmıştı. Bugün ise bu disiplinde rekor Bannister’ın derecesinden yaklaşık 16.27 saniye daha geriye çekilmiş durumda. Ancak o kapıyı ilk açan ve arkasından gelenlere meşale tutan Bannister’dı. Yıktığı tabu o kadar büyüktü ki, bugün bile bu cesur adamın hikayesi dünyanın en büyük sporcularının en büyük ilham kaynaklarından biri…