Cumartesi, Aralık 21, 2024

Bir Zamanlar Kardeştiler

Politikada yaşanan gelişmeler sadece tarihi şekillendirmekle kalmıyor hayatlarımızı da bir daha eskisi gibi olmamak üzere değiştiriyor. Bugün de sizlere Yugoslavya Sosyalist Federatif Cumhuriyeti’nin (YSFC) son yıllarında yaşanan gelişmeler üzerine yıkılan bir dostluğu ve bir ömür boyu süren pişmanlığın hikayesini anlatacağım.

Kasım 1989’da Berlin’de yıkılan duvar, dünyaya güçlü bir mesaj veriyordu. Komünist blok dağılıyordu. Nitekim önce 1991’de SSCB ve nihayetinde 1992 yılında hikayemizin doğduğu yer olan YSFC dağılacaktı. 2 Aralık 1945’te Joseph B. Tito ve arkadaşları tarafından devlet haline getirilen Yugoslavya, 6 ülkeden oluşmaktaydı. Sırbistan, Hırvatistan, Bosna Hersek, Karadağ, Kosova, Slovenya ve Makedonya bu federatif yapıyı oluşturan devletlerdi. Yugoslavya,” Güney Slavları” anlamına gelmekteydi. Tito’nun önderliğinde kendini bir şekilde ikame ettiren Yugoslavya, Tito’nun 1980 yılında ölmesiyle sıkıntılı günler yaşamaya başlayacaktı. Ülkede kendini gösteren milliyetçilik, özellikle Sırp ve Hırvatlar arasında gerilimlere sebebiyet verecek ve nitekim bu durum belirli bir süre sonra fiili savaş halini alacaktı.

Hikayemizin ana kahramanları Vlade Divac(1968- ) ve Drazen Petrovic(1964-1993) Yugoslavya basketbol takımının iki süper yıldızı idi. Özellikle de Drazen Petrovic yaşadığı dönemde Avrupa basketbolunun en önemli yıldızıydı. Petrovic, Divac ve diğer gençlerin idolüydü. Hırvat guard, NBA’e giden ilk basketbolcudur ayrıca. Vlade Divac ise dağınık saçları, kirli sakalı ve uzun boyuna rağmen muazzam sayılabilecek bir fundemental’a sahip bir Sırp Pivot. Geleceğin bu iki süper yıldızının ilk karşılaştığı yer Yugoslavya Milli Basketbol Takımı kampı oldu. Drazen, takımın beyni ve lideriydi. Diğer oyuncular gibi Vlade’da onu kampta hayranlıkla izlemekteydi. Kaderin bir cilvesi olsa gerek, bu ikili aynı odayı paylaşıyordu. Bu durum bu iki genç basketbolcunun önce arkadaş daha sonra ise çok yakın iki arkadaş olmasına sebep oldu. Drazen Petrovic 1986 yılında Portland Trail Blazers tarafından draft edildi. Vlade Divac da aynı sene Magic Johnson’lı Los Angeles Lakers tarafından draft edildi. Divac, harika bir şehirde muhteşem bir takımla Showtime moduna girmişti. Oysa Avrupa’nın gördüğü en büyük yetenek ise sevemediği bir şehirdeydi ve çok fazla süre bulamıyordu. Ancak yine de Vlade ve Drazen neredeyse her gün telefonla konuşmaktaydı ve doğduğu topraklardan çok uzakta olan bu iki genç dostluklarını çok önemsemekteydi. 1988 yılındaki Seul Olimpiyatları, Yugoslavya Milli Takımının dünyaya adını duyurduğu ilk turnuva olacaktı. Vlade ve Drazen basketbol otoritelerinden tam not aldı ve takımlarını 2. yaparak gümüş madalyayı kazandılar. Ancak basketbol tarihinin gördüğü en iyi takımlardan olan bu takım, bu başarı ile yetinmek niyetinde değildi. Bir sene sonra Zagreb’te düzenlenen Avrupa Şampiyonası’nı kazanarak ilk altın madalyalarını aldılar. Ancak sporda kazanılan bu başarılara rağmen Yugoslavya’da işler iyi gitmiyordu.

Yugoslavya

Ülkelerinde yaşanan sıkıntılı günler farklı milletlerden olan oyuncuları olumsuz etkilemeye başlamıştı. Ancak iplerin tamamen kopması için bir hareket daha gerekiyordu ve o harekete imzasını Vlade Divac attı. 1990 yılında gerçekleşen Dünya Basketbol Şampiyonası, Yugoslavya Milli Takımı’nın dünyaya en iyi olduklarını kanıtlamak için belki de ellerinde kalan son fırsattı. Ayrıca oyuncular gelecek bir başarının ülkelerindeki sancılı duruma iyi geleceğini düşünüyorlardı. Bu etkenler neticesinde takım harika işlere imza atıyordu. Ancak önlerinde çok önemli bir engel vardı. Bu etken süper yıldızlardan oluşan ABD takımıydı. Yugoslavya takımı sanki tek bir kişi gibi muazzam bir uyum içinde hareket ediyordu ve onların bu tempolu oyunlarına karşı koymak neredeyse imkansızdı. Finalde rakipleri Sovyetler idi ve Yugoslavya altın madalyayı alarak 1988 olimpiyatlarının rövanşını aldı. Sahada muazzam bir sevinç hakimdi ve taraftarlar ile oyuncular sahada hep beraber eğleniyordu. Tüm bu güzelliklerin içinde yaşanan bir olay her şeye gölge düşürdü. Bir Hırvat milliyetçisi elindeki Hırvatistan bayrağı ile kutlama yaparken bu durum sahadaki Vlade’ın ilgisini çekti. Adamın elinden bayrağı alan Vlade, önce elindeki Yugoslavya bayrağını gösterdi ve daha sonra Hırvatistan bayrağını fırlattı. Kutlamaları görüntüleyen onlarca kamera karşısında yapılan bu hareket adeta bir çığ gibi büyüdü.

Vlade Diva ve Basketbol

Vlade Divac, Sırp milliyetçiler tarafından milli bir kahraman ilan edilirken, Hırvatlar tarafından ise milli düşman ilan edildi. Zaten gergin olan ülke gündemi bu olay ile iyice gerildi ve Slovenya ile Hırvatistan Yugoslavya’ya bağımsızlık için savaş açtılar. Petrovic, Kukoc gibi Hırvat oyuncular da Yugoslavya milli takımını bıraktığını açıkladılar. Vlade Divac, olay sonrası defalarca basın açıklaması düzenledi ve niyetinin Hırvat kişileri aşağılamak olmadığını ve Yugoslavya’yı yüceltmek adına yaptığını açıkladı. Ancak artık çok geçti. Vlade, Drazen ile defalarca iletişim kurmaya çalıştı. Ancak milliyetçi bir mizacı olan Drazen, Vlade ile barışmak bir yana eski dostunun yüzünü dahi görmek istemiyordu. Sonuçta diğer arkadaşlarının tavsiyesine de uyan Vlade, durumu zamana bırakıp Drazen’ın sinirlerinin geçmesini beklemeye karar verdi. Bu arada Drazen Petrovic NBA’de istediği başarıya sonunda ulaşmıştı. New Jersey Nets’e transfer olmuştu ve istediği süreleri bulabiliyordu. Ayrıca 1992 Barcelona Olimpiyatları’nda yeni kurulan Hırvatistan, finalde rüya takıma kaybedip ikinci olmuştu. Savaştan yeni çıkan bir ülke için bu durum muazzam bir başarıydı. Yaşanan bu başarılar neticesinde Drazen Petrovic’in Vlade Divac’a olan tavrı da yumuşamaya başlamıştı. Vlade Divac’ın barışmaya ait ümitleri giderek artıyordu. Ancak bu sefer Vlade Divac’ın önüne asla aşamayacağı bir engel çıkacaktı.

1993 Avrupa Şampiyonası elemeleri için Drazen Petrovic Portland’a uçtu. O olmadan da gruptan çıkabilirlerdi ancak Drazen kaptanları olarak başlarında bulunmak istemişti. Takım, elemelerden sonra yurda dönmek için uçağa bindi. Uçak Zagreb’e inmeden önce Frankfurt’ta aktarma yaptı. Bütün takım uçakla yola devam etmişti ancak Drazen son anda karar değiştirip kız arkadaşıyla buluşmaya karar verdi. Takım Zagreb’e devam ederken Drazen kız arkadaşıyla birlikte arabayla devam ediyordu. Arabada üç kişilerdi. Kız arkadaşının bir arkadaşı da vardı arabada. İlk 200 kilometrede Drazen uyanık haldeydi. Benzincide verdikleri moladan sonra Drazen uyumaya başladı. Kız arkadaşı arabayı kullanmaya devam ediyordu. Hava koşulları çok kötüydü. Yağmurlu ve fırtınalı bir gündü. Devam etmekte oldukları yol ise yokuşlu bir yoldu. Yokuştan aşağı indiklerinde önlerindeki kamyonun aslında o kadar da uzak olmadığını fark eden şoför frene basmıştı. Ama çok geçti. Arabayı durduramamış ve kamyona çarpmışlardı. Drazen’ın emniyet kemeri takılı değildi ve orada can vermişti.

Drazen Petrovic ve ölümü
Yaşanan kaza

Drazen Petrovic Zagreb’te yaklaşık yüz bin kişinin katıldığı bir cenaze töreni ile son yolculuğuna uğurlandı. Ancak bir zamanlar can dostu olan Vlade Divac savaş ortamı yüzünden cenazesine bile gidemedi. Drazen Petrovic’in bu ani ölümü, Vlade Divac’ın eski dostu ile yeniden bir araya gelme ihtimallerini de silip süpürdü. Savaşın yarattığı bu kötü ortam sadece ülkeleri birbirinden ayırmadı. Binlerce dost, eş ve sevgili de bu savaşlardan nasibini almıştı. Bazıları kaybettiklerine kavuşabildi. Bazıları ise asla kaybettiklerini geri kazanamadı. Vlade Divac gibi…

Vlade Divac

Hasan Ali Hamarathttp://populerakim.com
İstanbul Üniversitesi Siyaset Bilimi ve Uluslararası İlişkiler Mezunu

Related Articles

CEVAP VER

Please enter your comment!
Please enter your name here

- Advertisement -

Son Yazılarımız