Coşku, hayatımızı şekillendiren en önemli olgulardan birisi. Sevdiğiniz birileriyle yaşandığında ise etkisi artmakta şüphesiz. Peki bilinçsiz bir kalabalık ile yaşananı…
Spor, hayatımızda gerek eylemi yapanlar gerekse izleyenler için eğlenceli bir durumdur. Özellikle futbol, günümüzde milyarlarca insanın takip ettiği küresel çapta bir branştır. Bana göre etkileyiciliğinin bu denli yüksek olmasında ki hususta, merkezinde barındırdığı rekabet olgusu. Rekabeti sporu gerçekleştiren sporcular ile hissetmek, şüphesiz spordan aldığımız keyfi arttırır. Ancak bilinçsiz kitleler, rekabet olgusunu zararlı hale getirebilir. Hatta bu durumdan facialar dahi doğabilir.
17 Eylül 1967’de Kayseri’de güne başlayanlar, o günün hayatlarını sonsuza kadar değiştireceğini bilmiyorlardı. Henüz normal olması gereken bir ikinci lig futbol müsabakası, futbol tarihimizin en büyük kara lekesi haline dönüşmemişti. Ancak yaklaşan tehlikenin emareleri kendisini günün ilk ışıkları ile birlikte belli edecekti. Kayserispor ile karşılaşacak olan yaklaşık 5 bin kişilik Sivasspor taraftarı, şehirlerinden maçın oynanacağı Kayseri şehrine doğru yola çıktılar. Emniyet kayıtlarına göre şehre gelen bu kalabalık grup, ufak çaplı taşkınlıklar yapmıştı ve henüz maç başlamadan çıkan olaylarda 4 kişi yaralanmıştı bile. Bu gergin atmosferde yaklaşık 21 bin kişinin izlediği maç, saat 16.00’da başladı. Maçın henüz yirminci dakikasında Kayserispor’un oyuncusu Küçük Oktay, attığı gol ile takımını 1-0 öne geçirdi. Zaten gergin olan atmosfer bu gol ile fiili bir çatışma halini aldı. İlk önce Sivassporlu taraftarlar, gol sevincini yaşayan Kayserispor taraftarlarına taşlı saldırıda bulundu. Yaşanan bu ilk arbedede 2 küçük çocuk maalesef ezilerek hayatını kaybetti. Bu vahim trajedi sonrası Kayserisporlu taraftarlar taş, sopa, hatta bıçak gibi bir stadyumda asla olmaması gereken cisimlerle Sivassporlu taraftarların olduğu tarafa doğru yöneldi. Günün en ağır bilançosu da işte tam bu anda yaşandı. Demir kapılara yönelen binlerce Sivasspor taraftarı, kapıların açılmaması sonucu kontrolünü çoktan kaybetmiş Kayserispor taraftarları ile bu demir kapılar arasında sıkışıp kaldı. Tam 41 kişi yaşanan bu izdihamda, ezilerek ya da nefessiz kalarak yaşamını yitirdi. 300’e yakın kişi ise yaralandı. Stattan can havli ile çıkan Sivasspor taraftarları önlerine çıkan her şeyi yakarak ya da zarar vererek yaklaşık 5 km ilerde bulunan araçlarına varmaya çalıştılar. Bu sırada 41 kişinin korkunç bir şekilde hayatını kaybettiği haberi Sivas şehrine çoktan ulaşmıştı. Olaylar bu safhadan sonra tamamı ile bir linç girişimine evrildi. Kayseri’de Sivaslı dükkan sahipleri ve Sivas plakalı araçlar, Sivas’ta ise Kayserili iş yerleri yağmalanıp talan edildi. Ondan fazla dükkan Sivas’ta yağmalandı. Kayserili olup Sivas’ta ikamet eden birçok kişi, yaşadıkları şehri terk etmek zorunda kaldı. Olay öylesine büyümüştü ki; Başbakan Demirel, Rusya’ya yapacağı ziyareti iptal etti. Olaylarda ki emniyet ortamının sağlanması için Sivas, Erzincan, Malatya ve Tokat’tan askeri birlikler bölgeye sevk edildi. Kayseri Valisi ve Emniyet Müdürü olaylardaki tutumları sebebiyle görevlerinden alındı. Yaşanan olaylarda 8’i Sivas, 16’sı Kayserili toplam 26 kişi tutuklandı. Maçın sonunda yaşanan olaylar sebebiyle iki takımda 17’şer maç ceza aldı ve 5 yıl süreyle aynı grupta oynamamaları sağlandı.
Türk futbol tarihinde görülen acı olay karşısında verilen bu cezalar kesinlikle caydırıcı değildi. Zira 25 Haziran 1969 tarihli Kırıkkalespor – Tarsus İdman Yurdu maçında neredeyse bu acı olayın aynısı yaşandı. Yüzlerce yaralanmanın olduğu olaylarda 4 kişi de yaşamını yitirdi. Ayrıca bu tarz kalabalık takip edilen spor müsabakalarındaki emniyet yetersizliğini de maalesef acı bir şekilde ortaya koydu. Bu tarz olaylara karşı hiçbir ön hazırlık yapılmamasının yanı sıra bazı emniyet güçlerinin Kayseri’deki faciada çatışmanın taraflarından birisinin yanında müdahil olduğu tespit edilmiştir. Nefretin, kötülüğün, düşmanlığın ve hatta böyle olacaksa rekabetin olmaması ve böyle acı olayların bir daha yaşanmaması temennilerimle…