Kuşkusuz ki İtalyan Amerikalı ünlü yönetmen Francis Ford Coppola’nın çektiği 1972 yapımı The Godfather’ın ve iki yıl sonrasında çekilen The Godfather Part II’nin sinema tarihindeki yeri tartışılmaz. 1990’da çekilen 3.film dışında özellikle bu ilk iki filmi yeryüzünde çekilmiş en iyi 2 film olarak gören insanların sayısı hiç az değildir ki bendeniz de bu insanların arasındayım. Bu yazımızda siz okuyucularımıza özellikle ikinci filmde tam anlamıyla filmin makinisti olan Don Michael Corleone karakteri ile efsanevi siyaset kuramcısı Niccolo Machiavelli’nin kült eseri Prens ile arasındaki bağdan söz edeceğiz. Machiavelli’nin ölümünden 5 yıl sonra 1532’de basılabilen Prens, basıldığı günden sonra kimileri için şeytanın kitabı kimileri içinde devlet denen otoritenin kusursuz bir biçimde nasıl idare edilebileceğinin adeta bir el kitabı görevi görüyordu. Özellikle o dönemlerde oldukça güçlü olan katolik kilisesinin yıllarca yasaklattığı Prens’in etkisi günümüze kadar geldi. Machiavelli Prens’te tam olarak iktidara yeni gelen bir Prens’in, sarsılmadan hükümdarlığını nasıl sürdürebileceğini anlatır.
Biz ise size burada kitabın sadece bir paragrafının Al Pacino’nun Michael Corleone’sini nasıl etkilediğini anlatacağız. Bildiğimiz üzere ilk filmin sonunda Marlon Brando’nun canlandırdığı Vito Corleone ölür ve ailenin liderliğini ve Don’luğunu Michael üstlenir. Buradan sonra kitaptaki az önce bahsettiğimiz paragrafı paylaşmakta fayda var:
PRENSİN YAPISI
Bu bölümlerde “bir prensin uyruklarına ve dostlarına karşı tutum ve davranışlarının nasıl olması gerektiği” ele alınır. Prense önerilenler arasında şunlar yer alır: Aşırı cömertlikten kaçınmalı; cömert davranacaksa bu, ya iktidara yükselmek için yapılmalı ya da başkalarının kaynaklarıyla olmalıdır. Düzeni korumayı ve uyrukların bağlılığını sağlıyorsa acımasızlığa başvurabilir. Korkulmayı sevilmeye yeğlemeli ama nefret edilmekten kaçınmalıdır. Durum öyle gerektiriyorsa verdiği sözü tutmayabilir ama bunun için iyi gerekçeleri olmalı; küçümsenme ve nefretten kaçınmalıdır. Saygınlık kazanmak için büyük projelere girişmeli, akıllı yardımcılar edinmeli ve dalkavuklardan uzak durmalıdır.
Buradaki maddeler hemen üstte bulunan Prens kitabının Michael Corleone karakterini tamamen etkileyen paragraftaki önerileri bire bir uyguladığı sahnelerdir.
- Michael aşırı cömertlikten kaçınan, kimseye güvenmeyen, sinsi ve tereddütsüz karar veren bir kişiliktir. Ancak ilk filmde babasının ölmeden önce kendisine devrettiği Don’luğu icra etmeye başlarken bazı cömert davranışlarda bulunmuştur. Bunlar ilk başta aile işlerinde hiçbir zaman görev almayacağı düşünülen damat Carlo Rizzi’nin, Michael’ın sağkolluğuna getirilmesidir. Bir diğeri de Michael, Carlo’nun çocuğunun vaftiz babası olmayı kabul etmesidir. Son olarak Michael ilk filmin sonunda diğer aile liderlerini öldürtmeden önce kendi Caporegiemelerine onların bölgelerine dokunmamalarını söyler. Bunun da altında şüphe çekmek istememek ve iktidara yerleşmek içindir. Bu cömertlikler hem Vito’nun yani başkasının kaynağıyla olmuştur, hem de iktidara ulaşma amaçlıdır.
- Michael düzeni korumayı ve uyrukların, yani adamlarının bağlılığını sağlamak için sıkça acımasızlığa başvurmuştur. Tüm serinin en acımasız karakteridir. Yeri geldiğinde ortanca abisi Fredo’yu bile gözünü kırpmadan soğukkanlı bir biçimde öldürtmüştür. Düzeni korumada ve taviz vermemede bunlar çok önemlidir. İlk filmin sonunda babasının ölümünden sonra diğer 5 büyük mafya aile liderlerinin tamamını öldürtmesi de düzeni sağlamak için uyguladığı bir acımasızlıktır. Ayrıca burada önemli bir nokta daha vardır. Ailenin Vito liderliğinde kuruluşundan bu yana içinde yer alan Caporeigeme Peter Clemenza, ilk başlarda Michael’ın uzlaşmacı gibi görünen kararlarından hoşnutsuzdur ve aileden ayrılmak istediğini bile söyler. Ancak Michael için her şey sırayladır ve tüm düşmanlar temizlendiğinde Clemenza, “Don Corleone” diyerek Michael’ın elini öper. Burada da Michael adamlarının bağlılığını sağlamıştır.
[WPGP gif_id=”7765″ width=”600″]
- Michael, babası Vito’ya göre çok daha korkulan bir insandır. Vito her zaman uzlaşmacı, karşısındakini dinleyen, hala manavdan kendi başına alışveriş yapan bir adamdır. Michael ise asla taviz vermeyen, kararlarını değiştirmeyen, ilk başlarda çevresindekilere danışan ancak bir süre sonra kararlarını tek başına alan bir adamdır. Bu nedenle de Vito halk tarafından da sevilip sayılır ancak Michael döneminde yeni dünya düzenine uyum çerçevesinde Corleone ailesi şirketleşmektedir. Halk arasına hiç karışmaz, her iş anlaşmasını izole ortamlarda yapar. Karşısındakini dinlemez ve direk şiddete başvurur. Ancak asla abisi Sonny gibi fevri değildir. Planını gizlemeyi hep çok iyi becerir. Bunlar sayesinde Michael Corleone çok korkulan ve arkasından kimsenin konuşmaya bile cesaret edemediği birisi olmuştur. Ancak burada Prens’e uyarken bu kadar korkulmak yüzünden nefret edilmemeyi başaramamıştır. En başta karısı Kay tarafından nefret edilir. İkinci kişi ise kız kardeşi Connie’dir.
- Michael gerektiği zaman hiç sözünde de durmamış, rahatlıkla yalan söyleyebilmiştir. Babasının vurulmasından sonra aile işlerine bulaşıp yükseldiğinde karısı Kay’e hep “Corleone ailesi 5 yıl içinde tamamen meşru bir aile olacak.”der ancak bu hiçbir zaman gerçekleşmemiştir. Ayrıca Michael’ın yalanlarının gerekçeleri ise babasının ölümününün üzerine abisi Sonny’nin de öldürülmesiyle kendisi dışında ailenin başına kimsenin geçemeyeceğidir. Sonradan öldürteceği ortanca kardeş Fredo ise zeka geriliği ile doğmuş ezik ve içine kapanık bir karakterdir. Ayrıca ikinci filmde kendisini öldürtmek isteyenin ortağı olan Hyman Roth olduğunu bildiği halde onu yenmek için ona karşı hep saygılı davranmış ve yalandan da olsa ortağı gibi davranmıştır.
- Michael saygınlık kazanmak için hep büyük projelerin peşinden koşmuştur. Diğer 5 aile liderinin öldürterek tamamen rakipsiz kalmış, yeraltı dünyasında çok büyük, sarsılmaz bir saygınlık elde etmiştir. İkinci filmde Michael’ı gördüğümüz yıllar 1958 – 1959’dur. Michael gittikçe sanayileşen, küreselleşen ve artık devletlerin şirketleştiği yıllarda Corleone ailesinin çok uluslu bir şirket haline getirmiştir. Küba’daki ortaklık girişimi devrim nedeniyle başarısız olsa da babasından çok daha güçlü, çok daha saygın ancak çok daha yalnız ve çok daha nefret edilen biri olmuştur. Bunları yaparken de her zaman Tom Hagen, Al Neri ve Rocco Lampone gibi son derece akıllı yardımcıları arkasında olmuş, dalkavuklardan her zaman uzak durmuştur.