Arap Baharı’yla beraber özellikle Kuzey Afrika’da var olan altyapısını da kullanarak pek çok ülkede iktidarda kendisine yer bulan Müslüman Kardeşler Hareketi için 2021 yılının iyi geçtiğini söylemek güç. Öyle ki son olarak Fas’ta Müslüman Kardeşler’in temsilcisi olarak görülen 10 yıllık iktidar Adalet ve Kalkınma partisi, benzeri az görülmüş seçim sonucuyla mevcut başbakan el-Osmani dahi meclise giremedi. Önceki dönem 395 kişilik temsilciler meclisinde kendisini 125 kişiyle temsil ettiren Adalet ve Kalkınma partisi son seçimde sadece 12 milletvekilini meclise sokabildi.
Şüphesiz seçim sonucunda partinin icraatları ve parti içi çekişmelerin payı olsa bile, Mısır’da Hüsnü Mübarek’in devrilmesinin ardından Arap dünyasını ve özellikle Kuzey Afrika’yı saran Müslüman Kardeşler furyasının gerilediği ve eski popülaritesini yitirdiğini söylemek yanlış olmayacaktır. Muhakkak bu gerilemede eskisi kadar ekonomik destek bulamamanın da etkisi vardır. 2021 Haziran ayında Cezayir’de yapılan seçimlerde büyük beklenti ve propagandalarla giren Müslüman Kardeşler Hareketi’nin Cezayir’deki temsilcisi Barış Toplumu Hareketi (MSP) sadece %15 oy oranıyla 407 kişilik mecliste kendini 65 milletvekiliyle temsil ettiriyor. Temmuz ayının sonuna doğruysa Müslüman Kardeşler için kötü haber Tunus’tan geldi, kendisi de Anayasa Hukukçusu olan Tunus Cumhurbaşkanı Prof.Dr. Kays el-Said Tunus Anayasasının Cumhurbaşkanına tanıdığı meclis çalışmalarını durdurma ve dokunulmazlıkları kaldırma yetkisini kullanarak kendi görüşüne göre yolsuzluklara karşı savaş açtı ancak bu hareketin iktidarda olan Müslüman Kardeşler’in Tunus temsilcisi Nahda’ya karşı yapıldığını ve ciddi anlamında gücünü sarstığını söylemek yanlış olmayacaktır.
Fas
Kuzey Afrika’da Monarşiyle yönetilen yegâne ülke olan Fas, yaklaşık 400 yıldır Alevi ailesi tarafından yönetiliyor. Kralın Büyükelçileri atayacak kadar geniş yetkilere sahip olduğu Fas’ta ilk parlamento seçimleri 1963 yılında düzenlendi. Neredeyse 60 yıllık demokrasi mazisi olmasına karşın Krallık ailesi daima solcu ve siyasal islamcılara karşı mesafeli davrandı. 1967 yılında Dr. Abdulkerim el-Khatib tarafından kurulan ve 1998 yılında revize edilerek Adalet ve Kalkınma partisi adını alan Müslüman Kardeşler Hareketi’ne yakın parti ise katılımın %45 olduğu 2011 seçimlerinde %22.78 oy alarak koalisyonu hükümetini kurmaya hak kazandı. 2016 seçimlerinde de halkın desteğini arkasında bulan AKP %27.88 oy olarak en çok oy alan parti oldu. Ancak 2021 eylul ayında yapılan seçimler parti için tam bir hezimet, 2016 seçimlerinde meclise 125 milletvekili gönderen partinin, katılımın %50.53 olduğu seçimde önceki başbakan ve partinin genel sekreteri olan Saadettin Othmani bile seçilemedi. Şüphesiz seçim sonucunda Adalet ve Kalkınma Partisi’nin, Cezayir, Fas ve İspanya arasında uzun yıllardır çözülemeyen Batı Sahra’nın kime ait olduğu tartışmasında ABD’nin Batı Sahrayı Fas toprağı olarak tanımasına karşılık Fas’ın İsrail’i tanıması ve ilişkileri normalleştirmesinin kararının seçmeni üzerindeki etkisi ve parti içi çatışmalar da sebep olarak gösterilebilir ancak Müslüman Kardeşler’in tüm dünyada güç kaybetmesinin etkisi göz ardı edilemez.
Arap baharının resmen ‘‘teğet geçtiği’’ Fas, Tunus protestolarının başlamasının ardından 2011 yılının Temmuz ayında Anayasa değişikliğine giderek yönetim şeklini ‘‘Demokratik, Anayasal Monarşi’’ olarak tanımladı. Buna rağmen 2016 yılında bir balıkçının çöp kamyonu presinde ezilerek ölmesinin ardından ülkede geniş çaplı gösteriler yaşandı. Ancak gerek iktidar Adalet ve Kalkınma Partisi gerek Kral 6. Muhammed diğer Arap ülkelerinde yaşananlardan ders çıkarmış olacak ki sureci ustaca yöneterek sorumluların hakim karşısına çıkarılmasını sağladı. Aynı zamanda halkın reform taleplerine de olumlu yanıt vererek protestoların büyümesini, Monarşiye ve Hükümete yönelmesi engellendi.
Cezayir
1999 yılından 2019 yılına kadar Buteflika tarafından yönetilen Cezayir’de 2010 yılının sonlarında protestolar başladı ancak çok sayıda insanın ölmesi ve yaralanmasıyla sonuçlanan protestolar amacına ulaşamadan sona erdi. Ancak Buteflika’nın 5. Kez devlet başkanlığı seçimlerine aday olacağını açıklamasının ardından halk bir kez daha sokaklara indi 2010 protestolarından farklı olarak son derece barışçıl olan bu gösteriler kimi çevrelerce Hirak (Gülümseme) protestoları olarak adlandırıldı. Protestolar esasında Buteflika ile beraber kendisini destekleyen FLN (Ulusal Kurtuluş Cephesi) ve RND (Demokratik Ulusal Birlik) partilerine ve petrol zengini Cezayir’de ismi yolsuzluklarla anılan yapan parti yöneticilerine yönelikti. Nitekim protestolardan sonra pek çok parti yönetici yargılanmış bazıları hapis cezasına çarptırılmıştı.
Müslüman Kardeşler’in Cezayir yansıması Barış Toplumu Hareketi (MSP) 2019 devlet başkanlığı seçimlerine parti olarak katılmasa da parti üyesi eski Turizm bakanı Abdelkader Bengria El Binaa partisini kurarak seçimlere katıldı ve %58.13 oyla seçilen Tebboune’nin ardından %17.37 oy olarak seçimi ikinci tamamladı. 2021parlamento seçimlerine büyük hazırlık ve ciddi bütçelerle giren Barış Toplumu Hareketi (MSP) beklentilerin altında kalarak 407 kişilik mecliste kendine 65 sandalye bulabildi. Müslüman Kardeşler’in uzun yıllardır destekçi bulduğu Cezayir’de harcanan para ve beklentiye bakıldığında bu sonucun Abderezzak Makri önderliğindeki parti için başarı olarak nitelendirilip nitelendirilmeyeceği tartışmalı.
Tunus
2010 yılının Kasım ayında ufak çaplı protestolarla başlayan, sonrasında ünivesite mezunu ama işsizlikten dolayı seyyar satıcılık yapan Muhammed Buazizi’nin kendisini yakmasıyla alevlenen Tunus Protestoları 23 yıldır ülkeyi yöneten Zeynelabidin Bin Ali’nin Başkanlığı bırakıp ülkeyi terk etmesiyle sonuçlandı. Yasemin devrimi olarak da adlandırılan protestolar ülkedeki yolsuzluklara, ekonomik duruma ve işsizliğe yönelikti. Doğal olarak protestoların hedefinde Başkan Bin Ali vardı. 2011 yılında yapılan parlamento seçimlerinde Müslüman Kardeşlerin Tunus temsilcisi Nahda %36.97 oy alarak 217 kişilik meclise 89 milletvekili gönderdi. Gannuşi önderliğindeki parti 2014 yılında %27.80 oy oranıyla 69, 2019 yılında 19.63 oy oranıyla 52 milletvekili çıkarabildi. Aslında sadece bu verilere dahi bakıldığında Kuzey Afrika’da Müslüman Kardeşlerin popülaritesinin son 10 yıldaki dönüşümü görülebilir.
Kays Said
Anayasa Profesörü olan Kays Said 2019 yılında yapılan başkanlık seçimlerine bağımsız aday olarak katıldı. İkinci turda %72.71 oy olarak Kartaca Sarayının yeni sakini oldu. İlk seçildiği zamandan beri Nahda hareketiyle iyi geçinemeyen Said 2020 yılının Temmuz ayında yolsuzluklar nedeniyle Başbakan İlyas el-Fahfah’ın istifasını istedi. İstifayla beraber Nahda hareketine mensup altı bakan görevden alındı. Eklemek gerekir ki Sosyal Demokrat kimliğiyle bilinen Emek ve Özgürlükler için Demokrasi Hareketi üyesi Fahfah’tan önce hükümeti kurma görevi Nahda hareketine mensup Habip Cemeli’ye verilmiş ancak Cemeli parlementoda güven oyu alamamıştı. Temmuz 2020 istifalarının ardından Said hükümeti kurma görevini , eski hukuk danışmanı ve Fahfah’ın kabinesindeki İçişleri bakanı Meşişi’ye verdi. Partisiz ve bağımsız olmasına rağmen Meşişi hükümeti kurarken Nahda’nın etkisinde kaldığı iddialarıyla eleştirildi. Nitekim sunduğu kabine listesi parlamentoda tartışmalara rağmen güvenoyu alabildiyse de Said, bakanların arasında ismi yolsuzlukla anılan kişiler olduğu ve kabinede kadın-erkek eşitliği gözetilmediği gerekçesiyle bakanları Sarayına çağırıp yeminlerini ettirmedi. Bunun üzerine Meşişi kabine listesini değiştirmek zorunda kaldı.
2021 yılının Temmuz ayında ise Said Anaysanın 80. Maddesinin kendisine verdiği yetkiyi kullanarak bağımsızlığın ve milletin güvenliğini tehdit eden bir durum oluştuğu gerekçesiyle 30 gün süreyle meclisi tatil etti, başbakanı azletti ve dokunulmazlıkları kaldırarak özellikle Nahda mensubu bir çok siyasetçiye soruşturma açılmasını sağladı. Said geçtiğimiz günlerde dolan 30 günlük süreyi tekrardan uzattığını açıkladı. Kimi çevrelerce darbe olarak nitelendirilen bu hamlenin Nahda hareketine yönelik olduğu açık. Diğer taraftan Said bu hamlesinde siyasi partilerden yeterince destek bulamazken ordudan aradığı desteği buldu bu noktada Tunus ordusunun Burgibacı yani laik karakterli olduğunu eklemek gerekir.
Kays Said’in hükümetin işlerine bu derece karışması ve ordunun desteğini arkasına alması kendisini yeni bir Bin Ali’ye dönüştürür mu bilinmez ancak Tunus Siyasetine bir süre daha Said’in yön vereceği kesin.
Tüm bunların ışığında küreselde güç kaybeden Müslüman Kardeşler’in arka bahçe olarak gördüğü Kuzey Afrika’daki kan kaybı sürse de uzun yıllardır altyapısını oluşturmuş ve bu göre örgütlenmiş bir yapının kısa sürede tamamen etkisiz kalması beklenemez. Ancak Mısır’da Mursi’nin seçimleri kazanmasının esen Müslüman Kardeşler rüzgarından eser kalmadığı kesin.