DİRENİŞ EKSENİ KAVRAMI VE EKSEN ÜYELERİ
Bugün yaygın bir şekilde kullanılan Direniş Ekseni (Axis Of Resistance) kavramı; 2002 yılında Amerika Birleşik Devletleri Başkanı George Bush’un konuşmasında İran, Baas Partisi Irak’ı ve Kuzey Kore’yi Şer Ekseni kurmak ile itham etmesiyle ortaya atılmıştır.
Bush yönetimi, o dönemde birçok kez özellikle bu ülkelerin dünya barışını sağlanmasını engellediklerini ve terörizme destek oldukları suçlamasında bulunmuştur. Şer Ekseni kurma suçlamasına karşılık İran, bölgedeki yakın müttefikleri olan Suriye ve Lübnan Hizbullah ile birlikte Direniş Ekseni kavramını geliştirmiştir. Direniş Ekseni başlangıçta sadece İran, Suriye ve Lübnan Hizbullah’ı arasındaki ittifakı belirtmek için kullanılırken zamanla bölgedeki dengelerin değişmesi ile Yemen’deki Suudi Arabistan karşıtı Husiler ile Irak ve Suriye’deki çeşitli yerel direniş örgütleri de bu eksenin parçası haline gelmiştir.
Direniş Eksenini incelediğimizde burada belirli bir ideolojik yaklaşım çerçevesinde bir yapılanma değil de belirli amaçlar doğrultusunda bir ittifak zincirinin geliştiğini rahatça görebiliyoruz. Direniş Ekseni üyeleri temelde bölgeye Nato Müdahalelerini engellemek ve Siyonizmin etkilerini kırma konularında ortak amaç geliştirmiştir. Nitekim daha laik ve Arap milliyetçi çizgide duran Suriye, 79 devrimi ile İslami çizgiyi temel prensip dinen İran ve anti Siyonist çizgiye önem veren Lübnan Hizbullah’ı birliğin başlıca üyeleridir.
2011’de Suriye’de başlayan olaylar ve hala devam savaş Direniş Ekseni üyelerinin sahada doğrudan birlikte hareket ederek ittifakı somut anlamda daha da geliştirdiği önemli bir dönüm noktasıdır. Suriye’de 10 yıldır devam eden savaş bölgedeki güç dengelerini yeniden düzenlemiştir. İran, Lübnan ve Filistin meselelerinde kendisi için kritik önemde olan Suriye’ye savaşın başlangıcından itibaren doğrudan maddi, siyasi ve askeri olarak destekte bulunmuştur.
Suriye, İran için Lübnan ve Filistin’deki direniş örgütlerinin desteklenmesinde temel taşı teşkil etmektedir. İran ayrıca 2012 yılında Suriye’deki Savaş yüzünden yaşanan anlaşmazlıklar sonucu Şam’daki Siyasi Ofisini kapatan Hamas ve Şam Yönetimi arasındaki gerginliğin bitmesi ve ilişkilerin tekrar kurulabilmesi için bir süredir girişimlerde bulunmaktadır. İran bölgedeki direniş grupları aracılığıyla İsrail’e karşı her zaman elinde güçlü bir koz bulundurmayı amaçlamaktadır.
RUSYA’NIN SAVAŞA MÜDAHALESİ İLE DİRENİŞ EKSENİ’NE KATILIMI
Rusya, bölgedeki belirleyici güçlerden biri olarak, Direniş Ekseni’ne Suriye’deki savaş sürecinde dahil olmuştur. Moskova yönetimi, 1971 yılından itibaren Tartus Limanı’nı kullanmaya başlayarak Akdeniz’deki filosu için hayati önemde bir kazanım elde etmişti. Bu yüzden Rusya için Suriye bölgede en kritik önemdeki vazgeçemeyeceği ülke konumundadır. İran, savaşın ilk başladığı andan itibaren Suriye’ye maddi ve siyasi desteğin yanında askeri olarak sahada da destek verirken Rusya 2011-2015 yılları arasında temel olarak siyasi, ekonomik ve askeri teçhizat desteğinde bulunmuş ancak doğrudan savaş koşullarına sahada katılmamıştır.
Suriye’de koşulların Şam yönetimi için iyice zorlaştığını, Suriye’deki siyasi ve tarihsel kazanımlarını kaybedebileceğini, gören Rusya 2015 yılı itibariyle Suriye’deki savaşa doğrudan askeri olarak dahil olmuştur. Rusya’nın Şam Yönetimi’nin yanında savaşa dahil olması ile savaşın gidişatı temel olarak değişmiştir. Bu koşullar altında Suriye’deki savaşı 2 ana döneme bölmek istersek bunu 2011-2015 ve 2015 – günümüz şeklinde yapabiliriz.
Rusya’nın savaşa dahil olmasında Kasım Süleymani’nin, Rus resmi kaynakları reddetse de, temmuz 2015’te Moskova’ya yaptığı ziyaretinin etkili olduğu belirtilmektedir. Bu görüşmede Kasım Süleymani başkanlığındaki İran heyetinin Rus makamları ile birlikte Suriye’deki askeri operasyonların ana hatlarını planladığı ifade edilmektedir. Nitekim bu görüşmeden sadece bir ay sonra Suriye ile Rusya arasında Lazkiye’deki Hmeymin Hava Üssü’nün Rus uçaklarının kullanımı için anlaşma sağlanmış ve eylül 2015 itibariyle ile hava üssü kullanıma açılmıştır.
O dönemde Kırım meselesi yüzünden Batı ile ilişkileri zaten gergin olan Rusya, Suriye’ye askeri müdahalesi ile Batı devletlerinden tepki çekmiştir. Üssün tahsisi sonrası Rus Hava Kuvvetleri, Suriye ordusunun operasyonlarında aktif olarak katılmış ve ordunun özellikle Hama ve Humus kırsalı operasyonlarında ilerlemesinde büyük katkı sağlamıştır. Rusya’nın sahaya doğrudan müdahalesi aynı zamanda Şam Yönetimi’nin, savaşta olduğu gruplara karşı psikolojik olarak da üstünlük sağlamasına neden olmuştur.
Batı Suriye’de her şey daha iyiye giderken Doğu Suriye için bunu söylemek pek de mümkün değildi. Suriye’nin petrol kaynaklarının çoğunu elinde bulunduran ve Irak ile ticaretin kilit kapısı konumundaki Deyrizor şehri Şam Yönetimi için büyük önem taşıyordu. Ancak şehir uzun süredir DAEŞ’in elinde bulunuyordu. Şam Yönetimi; Suriye Ordusu, İran devrim muhafızları, Lübnan Hizbullah’ı ve Rus Hava kuvvetlerinin koordinasyonunda 2017 yılında Deyrizor’a geniş kapsamlı bir askeri bir operasyon başlattı. Deyrizor operasyonu Direniş Ekseni kuvvetlerinin başarısı ile sonuçlandı. Suriye Ordusu tekrardan önemli petrol kaynakları üzerinde hakimiyetini tahsis etti. Bu operasyon sonrasında DAEŞ’in Suriye’deki gücü büyük ölçüde kırılmış oldu.
HEM ASKERİ HEM DE SİYASİ DESTEK
Direniş Ekseni üyeleri Rusya ve İran’ın Suriye’ye sağladığı siyasi destek en az askeri destek kadar önemlidir. Rusya BMGK daimi üyeliği sayesinde Suriye’ye yaptırım ve müdahale tekliflerini veto edebilmektedir. Rusya’nın veto yetkisi Şam Yönetimi’nin elini güçlendirmektedir. Rusya’nın özellikle 1971 yılı itibariyle Suriye’de giderek artan nüfuzu 2015’te sahada askeri müdahalesinden sonra daha güçlenmiştir. Moskova’nın, Suriye’de siyasi istikrarın korunması yönündeki ısrarı sadece savaş döneminde değil Sovyetler Birliği dönemindeki ikili ilişkilere kadar uzanmaktadır. Şam ve Moskova Yönetimleri arasındaki tarihsel karşılıklı güven ve dostluk ilişkisi güçlü temellere oturmuştur. Direniş Ekseni ülkelerinin özellikle Suriye Savaşı döneminde sergiledikleri dayanışma gerçekten dikkat çekici olmuştur. Bu dönemde İran, Suriye ve Lübnan Hizbullahı’ndan oluşan eksen Rusya’nın katılımı ile daha da güçlenmiş ve caydırıcılığı artmıştır.
MEHMET TENGİZ