Paris denince aklımıza Champs Elysees kartpostalları, rengarenk pastane vitrinleri, Mona Lisa tablosu ve daha birçok güzel şey gelir. Şehrin bu büyülü havası da Paris’i hep özel kılar. Ama her özel şeyin kuytuda saklanan ürkütücü bir yanı olduğu gibi Paris’in de bir kuytuda saklananı vardır; Paris’in yeraltında bulunan bir sanat galerisi (!). Şehrin bu yanı gerçekten ürkütücü, çünkü burası aslında içinde insan iskeletlerinin sergilendiği bir mezarlık.
Catacombes de Paris, yani Paris’in yer altı mezarlıkları…
Catacombes de Paris, aslında Paris’teki eski taş ocaklarından birisi. Zamanında buradan, Paris’in o güzel binalarının yapımında kullanılan sarı kalker taşları çıkartılırmış. Peki bu sıradan taş ocağı, nasıl olmuş da iskeletlerle dolu bir alana dönüştürülmüş?
İşte Catacombes de Paris’in dehşet verici hikayesi:
18. Yüzyılın Paris’indeyiz… Salgın hastalıklar Paris sokaklarında kol geziyor. Veba, Avrupa’daki birçok insanın hayatına mal oluyor. Şehrin merkezinde bulunan mezarlıklar hem hastalıkların daha da yayılmasını tetikliyor hem de şehir için düşünülen mimari planlamaları alt üst ediyor. Salgın hastalıkların esas kaynağı bu mezarlıklar olarak görülmeye başlanınca da, 9 Kasım 1785 tarihinde şehrin ileri gelenleri tarafından bir karar alınıyor: Şehrin çeşitli yerlerinde kurulmuş mezarlıkların hepsi boşaltılacak! Ama nereye?
İlk boşaltılan mezar Cimetière des Innocents (Masumlar) Mezarlığı oluyor. Kemiklerin mezarlıktan taş ocağına taşınması geceleri, dualar okuyan papazla eşliğinde tam on beş ayda tamamlanıyor. Tabii mezarlar taşınıyor derken, bu işlem bizim bildiğimiz mezar mantığıyla olmuyor. Maalesef taşınan kişiler bu işlem sırasında pek de saygı görmüyor, üst üste yığılarak birbirine karışıyor. Ve bu taşınma işlemi bir sanat gibi değerlendirilip cenazeler sanat eseri muamelesi görüyor. Kemikler taş ocağına sanatsal bir enstalasyon mantığıyla diziliyor.
Mezarlığın girişinde inilen yüz otuz basamağın ardından ziyaretçileri 1700’lerde yaşamış şair Jacques Delille’nin “Dur, burası ölümün imparatorluğu!” satırları karşılıyor.
Yaklaşık altı milyon iskeletin dışında, taş ocağının çeşitli yerlerinde de ünlü şairlerin ölüm üzerine yazdıkları satırlar ve çeşitli sergiler bulunuyor.
Ziyarete açılan yaklaşık iki kilometrelik turun ardından tünelin sonunda bizleri seksen üç daracık merdiven daha bekliyor. Merdivenlerin sonunda ise kendimizi Paris’in bambaşka bir sokağında, bir hediyelik eşya mağazasının karşısında buluyoruz.
Yüzlerce yıl önce yaşamış insanların kemiklerinin arasında gezindikten sonra yeryüzüne tekrar çıkıyoruz. Paris sokaklarında yürürken aklımızda bir sürü soru uçuşuyor. Bu insanlar kimdiler? İsimleri, meslekleri, en sevdikleri şarkı, yazar ya da belki en güzel anıları neydi? Böyle bir sona sahip olacaklarını bilselerdi ne hissederlerdi?.. Hiçbir bilgi yok. Sadece hangi mezarlığın, toplu halde ne zaman oraya getirildiğini gösteren bilgi levhaları var. Ve merdivenlerin ucunda, yukarıda bizi bekleyen Paris sokakları, hediyelik eşya bakan insanlar. Bir kat aşağısı ölüm, bir kat yukarısı hayat. İlginç ve ürkütücü bir deneyim olsa gerek. Fakat bana göre burası sanatsal değeri olan bir yerden ziyade tarihi değeri olan bir mezarlık.
Bilet ve adres bilgisi için http://www.catacombes.paris.fr/ sitesini ziyaret edebilirsiniz.
Bütün görseller Catacombes.Paris sitesinden ve Google Görseller bölümünden alınmıştır, görsellere sadece birleştirme işlemi uygulanmıştır. Telif hakkı sahiplerine ait olup Popüler Akım sitesinde bilgilendirme amacıyla kullanılmıştır.