Cuma, Mart 29, 2024

Dijital Kimliğin ve İtibarın Korunması

İnternette unutmak istediğiniz bir içerik mi mevcut? Yoksa birisi sizi taklit ederek uygunsuz davranışlarda mı bulunuyor? Ya da sosyal medyada linçe mi maruz kaldınız? Tüm bunlar teknolojinin gelişmesi ile hukuk alanında karşımıza çıkan yeni sorunların bir kaçıdır.

Teknolojik bu gelişmeler ışığında artık bizlerin kişilik hakkının kapsamı içinde giren yeni bir dijital kişiliğimiz ve kimliğimizin varlığından bahsetmek mümkündür. Bu dijital kimlik; bireyler kadar şirket, dernek, vakıf vb. tüzel kişiler içinde geçerlidir. Hatta dijital pazarlamanın başat pazarlama stratejisi haline dönüştüğü günümüzde, şirketler açısından dijital kimliklerinin oluşturulması, muhafazası ve bu kimliklerin itibarının korunması artık marka konumlandırma stratejileri içerisinde yer edinmekte ve dijital itibar yönetimine ilişkin kriz senaryoları oluşturulmaktadır.

Web sitesi olmayan veya online tanıtım yapmayan bir firmanın, günümüzde pazarda yer edinmesi, tüketicilere ve müşterilerine ulaşmasını düşünmek mümkün değildir. İster B2B isterse B2C bir firma olsun, artık tüm markalar ve şirketler kendilerine bir online konumlandırma yapmaktadır. Dijital pazarlama stratejisi günümüzde şirketlerin olmazları arasındaki yerini haklı olarak almıştır. 

Dijital Kimliğin ve İtibarın Korunması

İnternet mecralarında ise ticari itibarı korumak ve pekiştirmek, konvansiyonel mecralara göre daha zahmetli olmaktadır.  Bilginin ve verinin inanılmaz hızlı bir şekilde el değiştirdiği ve yayıldığı zamanımızda, sosyal mecralarda markanızın veya firmanızın itibarının anlık bir gelişme ile zedelenmesi, yerle bir olması artık çok olağandır. Her şeyin dijitalleştiği bir alanda saldırılar ve hukuki ihlallerde dijitalleşmeye başlamıştır.

Konvansiyonel medyanın başat aktör olduğu pazarlama çağında, stratejinizi belirlemek ve kriz anlarında karar almak için bir hayli zamanınız olabilmekteydi. Hatta çoğu kriz anlarında tepkisiz kalmak en iyi çözümlerin başında gelmekteydi. Çünkü, sorunlu vakanın yayılma hızı ve ulaştığı kişi sayısı çoğunlukla sınırlı kalmaktaydı. Birçok olayda, sorun teşkil eden olaydan kamuoyu, firmaların olaya verdikleri tepki sonrası haberdar olmuştur. Günümüzde ise böyle bir seçenek hemen hemen hiç kalmamış gibidir.

Şirketlerin çok önemli bütçeler ile inşa ettikleri markaları ve kurumsal kimlikleri, sosyal mecralarda çok hızlı şekilde tüketilebilmektedir. Özellikle algının gerçeğin önüne geçtiği günümüzde, şirketlerin ve bireylerin kurumsal itibar yönetimi konusunda ciddi ciddi düşünmeleri ve profesyonel destek almaları zaruri hale gelmiştir. Sosyal zorbalığın çağımızın vebası olarak tanımlandığı bir zaman diliminde, sosyal platformlarda itibar suikastına uğramanız oldukça olasıdır.

Bir ürün için tekil bir kullanıcının yaşadığı basit bir kötü deneyim, sosyal mecralarda hızla yaygınlık kazanıp, genel tüketici algısına dönüşebilmektedir. Günümüzde haksız rekabet kavramı kapsam ve boyut değiştirmiştir.

Dijital Kimliğin ve İtibarın Korunması

Rakip firmaların kendi ürünlerini öne çıkarmak için rakiplerini kötülemek için artık trol olarak adlandırılan sosyal medya tetikçileri kullanmaları karşılaşılan bir durumdur. Bir firmanın rakibini kötülemek için darknet’in dehlizlerinden kendisine marifetli saldırganlar tutması çok kolaydır.

Günümüzde 5651 sayılı kanununun 9. Maddesi ile internet ortamında kişilik hakkı ihlal edilen gerçek ve tüzel kişilerin kullanabilecekleri önemli bir imkan verilmiştir. Madde uyarınca internet ortamında yapılan yayın içeriği nedeniyle kişilik haklarının ihlal edildiğini iddia eden gerçek ve tüzel kişiler ile kurum ve kuruluşlar, içerik sağlayıcısına, buna ulaşamaması hâlinde yer sağlayıcısına başvurarak uyarı yöntemi ile içeriğin yayından çıkarılmasını isteyebileceği gibi doğrudan sulh ceza hâkimine başvurarak içeriğin çıkarılmasını ve/veya erişimin engellenmesini de isteyebileceklerdir. 

Aynı kanun uyarınca, hâkimin verdiği içeriğin çıkarılması ve/veya erişimin engellenmesi kararına konu kişilik hakkının ihlaline ilişkin yayının başka internet adreslerinde de yayınlanması durumunda kişi tarafından Birliğe müracaat edilmesi hâlinde mevcut karar bu adresler için de uygulanacaktır. Buna ek olarak son yapılan düzenleme ile internet ortamında yapılan yayın içeriği nedeniyle kişilik hakları ihlal edilenlerin talep etmesi durumunda mahkeme arama motorlarından indekslenmesinin de engellenmesine karar verilebilmektedir.

5651 sayılı yasanın verdiği imkan ile internette yaşanan ihlale konu içeriğin kaldırılmasını temin ettikten sonra gerçek kişiler için Medeni Kanunun 23 vd maddeleri ve Borçlar Kanunun 58 vd maddeleri uyarınca kişilik hakkı ihlali nedeniyle maddi ve manevi tazminat davaları açmaları söz konusu olabilecektir.

Şirketler de 5651 sayılı yasa uyarınca kaldırılan bu saldırgan içerikler açısından şartları oluşmuşsa haksız rekabet sebebiyle TTK 56. Maddesi kapsamında dava açabileceklerdir. Müşterileri, kredisi, meslekî itibarı, ticari faaliyetleri veya diğer ekonomik menfaatleri zarar gören veya böyle bir tehlikeyle karşılaşabilecek olan kimseler Türk Ticaret Kanunun 56’inci maddesi uyarınca haksız fiilin tespitini, haksız rekabetin önlenmesini, maddi zararın tazminini ve şartları oluşmuş ise manevi tazminat talep edebilmektedir. TTK 54 vd maddelerinde düzenlenen haksız rekabet düzenlemeleri rakipler tarafından yapılacak haksız rekabete ilişkin bir öngörü ile kaleme alınmıştır. 

Az önce de söylediğimiz gibi, günümüzde sosyal mecralarda kurumlar çoğunlukla bireylerin saldırılarına maruz kalmaktadır.  Kanun koyucu, haksız rekabetin basın ve ilan yolları ile işlenmesi durumunda basın kuruluşlarını da sorumlu tutmuştur. TTK 58’inci madde kaleme alınırken sosyal medya ve benzer teknolojilerin gelişmesine yönelik bir öngörü yasama organınca benimsenmiştir. Günümüzde yaşanan sosyal medya linçlerine tam anlamıyla bir karşılık vermeye tek başına yeterli olmasa da 58’inci madde düzenlemesinin varlığı Türk hukuku açısından önemlidir.

Hukukumuzda sosyal medyada haksız rekabete sebebiyet veren içeriği koyan veya oluşturan kişi hukuken sorumlu kılınmıştır.  Ne var ki, programın, görüntünün, sesin, iletinin sahibinin veya ilan verenin meydana çıkarılması veya bunlara karşı bir Türk mahkemesinde dava açılması mümkün olmazsa, haksız rekabet nedeniyle açılacak davalar, yazı işleri müdürü, genel yayın yönetmeni, program yapımcısı, görüntüyü, sesi, iletiyi, yayın, iletişim ve bilişim aracına koyan veya koyduran kişi ve ilan servisi şefi; bunlar gösterilemiyorsa, işletme veya kuruluş sahibi aleyhine açılabilir.  

İnternet servis sağlayıcıları, haksız rekabete konu içeriği ve alıcısını seçmemiş veya yayınlanmasına doğrudan müdahil olmamışlarsa, şirketler tarafından açılacak bu davalardan doğrudan sorumlu olmaları mümkün değildir. Türkiye’de sosyal medya platformlarının temsilcilik açmamaları durumunda bu platformlar kullanılarak işlenen hak ihlalleri açısından önemli sorunlar yaşanmaya devam edecektir. Çünkü, sosyal medya kuruluşlarına ilişkin tedbir ve davaların sonuçsuz kalmaya devam edecektir.

Sosyal medya üzerinden yaşanacak kötüleme başta olmak üzere, firma ve marka itibarını olumsuz etkileyen içeriklere ilişkin, ilgili sosyal medya platformunun kendi topluluk kuralları ile içeriklerin engellenmesi ve kaldırılması amacıyla profesyonel destek alınması önem arz etmektedir.

Bu sebeple, dijital itibar yönetimi amacıyla uzmanlardan oluşan ajanslardan destek alınması veya faaliyet kolu dikkate alındığında, firmanın kendi iç bünyesinde dijital itibar yönetim birimleri kurmaları faydalı olacaktır. Sosyal medya zorbalığına karşı yasa koyucunun ve düzenleyici otoritelerin ve sosyal medya platformlarının birlikte daha etkin hukuki koruma yöntemleri geliştirmeleri bizce zorunludur.

Related Articles

CEVAP VER

Please enter your comment!
Please enter your name here

- Advertisement -

Son Yazılarımız