Memleketimde “kadın” sözcüğü gün geçtikçe yok sayılıyor, değerini yitiriyor. Dövülen ve öldürülen anneler, bunlara tanık olan çocuklar, istismara uğrayan kadınlar günbegün artıyor. Sokakta ardına bakarak yürüyen ve kendilerine yöneltilen -ağza dahi alınmayacak- sözleri duyunca tedirgin olan kadınlar haklarını arıyorlar. Eylemlerle seslerini çıkarıyorlar ya da günümüz şartlarında sosyal mecralar üzerinden ilgili mercilere sesleniyorlar ama nafile…
Henüz on beşinde gelin olan kadın, tacize uğrayan kadın, gencecik yaşında gelin olan kadın, söz ile sürekli istismara uğrayan kadın, şiddet gören kadın. Fakat vefalı olan da kadın, düşünceli olan da kadın, vicdanlı olan da kadın, duygulu olan da.
Büyük Önder, “Yeryüzünde gördüğünüz her şey kadının eseridir.” demiş… Ne güzel söylemiş.
“Ayağını bastın odama, kırk yıllık beton çayır çimen şimdi.” demiş üstad Cem Karaca.
Kadın, erkeğin gönül gözünü yeşertendir ve bastığı yeri çiçek açtırandır. Gönlü neşeyle, sevinçle doldurandır. Erkek ise kadınıyla birlikte yücelen, kadınıyla birlikte mutlu olandır. Erkek, kadınıyla ilgilenirse, severse, ilgi gösterirse yaşam bulur, sevinç bulur.
Kadın bir ağaç gibidir, erkek de onu sulayıp büyüten kişi. Kadın güçlendikçe sahibine yaşam kaynağı olur ve sahibi
bunu bilmeden ilk günkü gibi bir ilgiyle kadını büyütmeye, ağaçlarını yeşertmeye devam eder. Bu döngü böyle akıp gider…
Gerekli tedbirlerin en kısa zamanda alınması ve kadın ile erkeğin en yakın zamanda gönüllerde ve toplumsal anlamda eşit olması temennisi ile sözlerime son veriyorum.
“Ey kahraman Türk kadını, sen yerlerde sürünmeye değil, omuzlar üstünde göğe yükselmeye layıksın.” / Mustafa Kemal Atatürk