İnsanlık var olduğu günden beri salgınlarla mücadele etmiştir. Salgınlar, beraberlerinde bir takıma krizler getirmiş ve bu krizler de tarihin akışını değiştirmiştir. 6. yüzyılda yaşanan Jüstinyen Vebası, Bizans’ın çöküşünü başlatmış, Kara Ölüm (Veba) Avrupa’da ticaret ve siyaset anlayışını değiştirmiş, İspanyol Gribi, Birinci Dünya Savaşı’nın bitirilmesine giden yolu açmıştır.
Günümüz insanının mücadele ettiği korona virüs salgını sonrasında da muhtemeldir ki dünya bir değişim sürecine daha girecektir. Bu yazımızda salgın sonrası siyasi ve ekonomik düzlemde neler olabileceğini inceleyeceğiz.
Öncelikle salgın sonrası olası krizin de doğal olarak salgının süresine bağlı olduğunu belirtelim. Ancak şu ana kadar yapılan yorumların iyimser olmadığını eklemek gerekir. Dünyada turizm, bankacılık, eğitim, havacılık, lojistik gibi pek çok sektörün neredeyse tamamen durduğunu, salgın için gerekli tıbbi ürünlerin alımı dışında ithalat-ihracat yapılmadığını göz önüne aldığımızda bizi bekleyen günlerin o kadar da güzel günler olmadığı görülecektir.
Salgın Sonrası Ekonomik Düzen
Modern anlamda piyasalar kurulduğundan beri yaşanan en büyük kriz 1929’daki “büyük buhran” olduğu için büyük krizler daima büyük buhranla karşılaştırılarak yorum yapılır. En son Fransa maliye Bakanı Bruno Le Maire ekonomik verileri büyük buhrana benzetti. Günümüz koşullarının asgari olarak bir ay süreceğini düşünürsek ne yazık ki benzetmelere hak vermek gerekecektir.
Büyük buhran sonrası dünyada ticaret ve üretim durma noktasına gelmiş bunun doğal sonucu olarak işsizlik de tavan yapmıştı. Günümüzde birçok fabrika ve şirketin çalışmadığı, hizmet sektörünün neredeyse tamamen durduğu gerçeği, ekonominin başta işsizlik olmak üzere birçok açıdan etkileneceğinin somut bir göstergesidir.
1929’daki buhran en çok Amerika, İngiltere gibi büyük piyasaları etkilemiş olsa da dünyada krizden etkilenmeyen ülke kalmamıştı. Salgın sonrasında da muhtemelen en çok büyük piyasalar etkilenecektir.
Küreselleşen ve koca bir pazar yerine dönen dünyada, pazar bulamayacak ithalat-ihracat sektörünün ve ona bağlı sektörlerin çok büyük darbe alacağını söylemek ne yazık ki zorlama bir yorum olmayacaktır. Dünyada ithalat-ihracat yapacak ülkelerin pazar bulamaması dünyadaki ülkeleri Kliring (Gelişmiş takas sistemi) sistemine zorlayabilir. Şirketlerin küçülmeye gitmesi muhtemelen çalışanlardan sonra ilk AR-GE çalışmalarını etkileyecektir, ki bu da günümüz insanın övünerek bahsettiği ”teknolojik gelişmeleri” etkileyecektir. Aynı zamanda böylesine kriz olan bir ortamda insanların teknolojik ürünler satın alamaması durumunda muhtemeldir ki teknoloji firmaları da ciddi anlamda bundan etkilenecektir.
Diğer açıdan ülkelerin buhran sonrası olduğu gibi para basmaları bizi enflasyonlarla karşı karşıya bırakabilir. Salgın sonrası dönemde radikal değişimle sosyalizm gibi tutucu sistemlerin ortaya çıkacağını düşünmek pek gerçekçi olmamakla beraber muhtemeldir ki günümüzde vahşi kapitalizm de değişime uğrayacaktır.
Salgın ve Salgın Sonrası Siyasetin Yapısı
İşsizliğin artmasıyla beraber dünyanın çeşitli yerlerinde ayaklanmalar olacağını söylemek gerçeklikten uzak okuma değildir ancak büyük buhran sonrası yaşanan ayaklanmaların, siyasi anlamda doğrudan değişikliklere yol açmadığını belirtelim. Salgın sonrası yaşanması muhtemel eylemler de rejim değişikliklerine yol açacak seviyede olmayacaktır.
Böylesi bir tabloda siyaset, büyük buhran sonrası gibi uçlara gidebilir. Unutulmamalıdır ki Hitler, büyük buhran sonrası Almanya’da oluşan tablodan yararlanarak iktidara gelmiştir. Diğer taraftan günümüzdeki koşullarla 1930’ların koşulları aynı değil, dünyanın büyük bir köye dönüştüğü günümüzde, salgın sonrası ”insan” kavramının değeri anlaşılıp daha bireyci politikaların izlendiği günleri de görebiliriz, hatta totaliter rejimlerin sonunun geldiği günler dahi yakın olabilir. Nitekim vatandaşlarına sadece Maslow (insanın ihtiyaç sıralaması) piramidinin ilk basamağını vaat eden totaliter rejimler, olası krizde bunu dahi karşılayamaz duruma gelip yıkılabilir.
Diğer önemli bir tartışma da küreselleşmenin akıbetinin ne olacağıdır. Gelişen teknolojinin ve insanlık tarihinin birikimi sonucu ortaya çıkan küresel dünyanın bir anda saman alevi gibi yok olacağını söylemek biraz zorlama olacaktır. Salgın koşullarında, AB, BM gibi çok uluslu büyük organizasyonların iyi bir sınav vermediği bir gerçeği var önümüzde ancak küreselleşmiş insanlığın ilk defa böyle bir krizle karşı karşıya kaldığını ve bu krizin dünyanın her yerini etkilediğini gözardı etmemek gerekir. Salgın sonrası dönemde ülkelerin ekonomik açıdan toparlanması için ortak çalışmaya ihtiyacı vardır. Bu durum bile küreselleşmenin sonunun kolay kolay gelmeyeceğinin göstergesidir.
Şunu da eklemek gerekir; modern zamanların ilk defa karşılaştığı bu durumdan etkilenecek düzenin yeni sistemler oluşturması da olasılık dahilindedir.