Savaşın kadınca deneyimlenmesinin samimi ve çarpıcı hikayesi… Adeta annesinden kızına bir mektup. Waad, ülkesinde kalıp özgürlüğü için savaşmaya devam etmeli mi, yoksa kızının hayatını korumak için kaçmalı mı?
“Sama, bu filmi senin için yaptım, babanla yaptığımız seçimleri neden yaptığımızı anlamana ihtiyacım var. Ne için savaşıyorduk?”
Öncelikle söylemeliyim ki bu belgeseli izlerken ve eleştirirken tüm siyasi olaylar ve düşünceler bir kenara bırakılmalı, çünkü For Sama siyasetin çok daha üstünde. Özellikle Suriyeli mültecilere olan bakış açısını kökünden değiştirecek ve insanı biz kimiz, nasıl bir dünyada yaşıyoruz ve neden bu kanlı olaylara kimse sesini çıkarmıyor gibi sorularla karşı karşıya getirecek bir belgesel.
FOR SAMA BELGESELİ BİR ÇOK ÖDÜLE LAYIK GÖRÜLDÜ
BAFTA’ya en çok aday gösterilen ve en iyi uzun metrajlı belgesel olarak tarihe geçen For Sama, işgal, iç savaş ve bombardıman altındaki Halep’te 5 yıl boyunca Sama’nın annesi Waad Al–Kateab’ın bir gazeteci, bir asi, bir anne ve bir aktivist olarak amatör kamerasıyla çektiklerine ve Suriye ayaklanmasındaki yolculuğuna odaklanıyor.
Ayrıca belgesel, BAFTA En İyi Belgesel Ödülü dışında Britanya Bağımsız Film Ödülleri, 48. Uluslararası Emmy Ödülleri ve Peabody Ödülleri gibi birçok organizasyonda birbirinden farklı ödüllerin sahibi olmuş.
2012’de Halep Üniversitesi’nde Devlet Başkanı Beşar Esad’a karşı yürütülen protestolarla başlayan olaylar git gide daha karmaşık bir hal alıyor. Üniversitedeki öğrencilerden biri Sama’nın Halep’te işletme okumaya gelen annesi, diğeri o zamanlar tıp öğrencisi olan babası. Aslında hepsi gelecek hayalleri kuran sıradan üniversite öğrencileri.
BOMBALARIN PATLADIĞI BİR YERDE AMATÖR ÇEKİMLER YAPILDI
Suriye iç savaşında daha önce de bombalar yağdığını, çatışmalar yapıldığını görmüşsünüzdür. Ancak bu sefer o bombaları Halep’in içinden birisi, kendi üzerlerine yağarken kaydediyor, izlerken bile her bomba düşüşü yerinizden zıplamanıza sebep oluyor.
Bombalar altında acil servise getirilen yaralı çocuklar ve ölümler, ölü doğan ancak sonradan diriltilen bebekler, hastanenin bodrum katında bombalardan saklanırken yapılan şakalaşmalar, Waad ve Hamza’nın yağan bombalara rağmen küçük bir odada küçük bir düğünle evlenmesi, bombalama olaylarının çocuklara masal olarak anlatılması, ailesiyle Halep’te kalan küçük bir çocuğun ilerde Halep’i yeniden inşa etmek için mimar olmak istemesi, çocukların bombalanarak neredeyse kül olmuş bir otobüsü hep birlikte boyayarak oyun oynaması, minicik bir kız çocuğunun bile atılan bombaların adını bilmesi ve bunların hepsinin gerçek birer kamera kaydı olması…
GENÇ ANNE ÇEKTİĞİ BELGESEİ SAVAŞTA DOĞAN KIZINA İTHAF EDİYOR: SAMA’YA
Waad kısa süre sonra hamile kalıyor ve bir kız çocuğu doğuruyor yani belgesele adı verilen Sama’yı. Genç anne, belgeseli savaşta doğan kızı Sama’ya ithaf ediyor ve savaşın ortasında bir kız çocuğunun büyümesini izliyorsunuz, Sama daha dört beş aylıkken acil serviste babasının yanındayken yanı başında onunla aynı yaşta çocukların kanlı ölümlerini görüyor. Dayanılır gibi değil, ama gerçek.
“Sama, hayatımızdaki en güzel şeysin. Ama seni nasıl bir hayata soktum? Bunu sen seçmedin. Beni affedecek misin?”
Sama doğduktan sonra Waad ve şehirde kalan birkaç hastaneden birinde doktor olan kocası, güvenli bölgeye kaçmak ve savaş kurbanlarına yardım etmek için geride kalmak gibi zor bir kararla karşı karşıya kalıyor.
Waad kızına her baktığında vicdan azabı çekiyor ve böyle istikrarsız ve kanlı bir ortama yeni bir hayat getirmenin kararsızlığı ile boğuşuyor.
TÜM DÜNYAYA BİR İNSANLIK DERSİ!
2016’da kuşatma, şehrin yeniden hükümetin kontrolüne girmesiyle sona erdiğinde ve Aralık 2016’da ailesi ve kendisi şehirden tahliye edildikten sonra Waad, İngiliz film yapımcısı Edward Watts ile çalışarak çektiği 12 sabit diskin içeriğin kendi seslendirdiği bu belgeseli oluşturuyor. Genç annenin kızı için hazırlığı bu belgesel aslında tüm dünyaya büyük bir insanlık dersi verir nitelikte.
Belgeseli izledikten sonra benim gibi Sama ve ailesine ne oldu diye merak edip hemen klavyelere koşanlar için de gülümseten bir fotoğrafla yazımı bitiyorum. Sama ve ailesi şu an Londra’da yaşıyor. Hamza tıp eğitimine devam ediyor ve Waad da bir kanalda gazetecilik yapıyor.
Burada da insanın aklına şu geliyor: Sama ve ailesi hayal ettikleri hayatı kendi ülkelerinde kurmaya çalışsalar da en sonunda pes edip o hayatı başka bir ülkede kurmak zorunda kaldılar. Dolayısıyla belgesel bir yandan da insanın kendi ülkesinde kendi evinde sahip olduğu hayata şükretmesi gerektiğini hatırlatan bir olgu.
Belgeseli izlemek için: https://www.filmmodu.org/for-sama-altyazili-izle