Yönetmen: Deniz Akçay
Senaryo: Deniz Akçay
Oyuncular: Ahu Türkpençe – Lale Başar – Savaş Alp Başar – Sekvan Serinkaya – Mihriban Er
Yönetmen Deniz Akçay’ın film için söylediği sözler!
“Köksüz, benim anlatmasam olmaz dediğim hikâyedir. Ve kişisel sinema yolculuğumu bu duygu üzerine inşa edeceğimi daha Köksüz’ü çekerken biliyordum. O dönemki röportajlarda da söyledim; Köksüz çok iyi karşılandı lakin ben sadece bu yüzden yeni bir filme kalkışmayacağım. Bir daha etime batan, anlatmasam olmaz dediğim bir şey olmadan film çekmeyeceğim. Şimdi öyle bir hikâyem var. Anlatmasam olmaz. Zamanını kendi belirleyecek, tıpkı Köksüz gibi.”
FİLMİN KONUSU
Babalarının ölümünden sonra annesi, ve iki kardeşine sahip çıkmak zorunda kalan genç Feride, bu uğurda feda edeceği şeylerin henüz farkında değildir. Erkek kardeşi İlker sürekli annesi ve kendisiyle kavga etmekte, evden uzaklaşmaktadır. En küçük kardeş Özge ise giderek içine kapanmakta ve olan bitenlere tepki verememektedir. Son olarak anne Gülten’in yapacağı hamle ise herkesi şok edecektir.
FİLMİN ANALİZİ
Film, ilk bakışta bir ilk iş olarak kesinlikle çok iyi bir film. Genç senarist Deniz Akçay kesinlikle cesaret isteyen, zor bir işe imza atmış. Yönetmenliğinin dışında filmin senaryosu da hiçbir şekilde sırıtmıyor. Oyunculuklara geldiğimizde ise ilk önce asi ve kavgacı İlker karakterini canlandıran ve filmin çekildiği 2013 yılında 17 yaşında olan Savaş Alp Başar’a değinmek istiyorum. Başar gerek ergen, saldırgan karakteri, gerekse cesur sahnelerde gösterdiği performansla filmin kısacası en iyi oyuncusu olarak kendini belli ediyor. Ki bu performansıyla 20. Antalya Altın Portakal Film Festivali’nde umut veren genç erkek oyuncu ödülünü alıyor. Başar dışında abla Feride’yi canlandıran Ahu Türkpençe ve anne Gülten’i canlandıran Mihriban Er de çok başarılı oyunlar vererek filmin oyuncu performansları bakımından kusursuz olduğunu gösteriyorlar. Özellikle Ahu Türkpençe Kaybedenler Kulübü filminden hayli iyi bir oyunculuk veriyor.
NOT: Yazının buradan sonrası filmi izlemeyenler için spoiler içermektedir.
Oyunculuklar dışında film, kendinden önceki benzerleri olan, İstanbul’un kenar mahallelerindeki varoş yaşantısını, sınıfsal çatışmaları, bu insanların karakter değişimleri ve yer aldıkları alt sınıfın kendilerine etkileri gibi konuları da olabildiğince gerçekçi bir şekilde seyirciye yansıtmış. Karakterlerin sınıfsal olarak özlerinden vazgeçememelerini en iyi anlatan bölümler ise Feride ile evlerine tamirata gelen işçi sınıfına mensup Gülağa ile olan ilişkileri ve onunla evlenmesi. Feride aslında burjuva bir şirkette çalışıyor ve orada kendisinden hoşlanan üst sınıfa mensup bir gençle bir süre flört ediyor. Ancak sürekli evde sorunlar çıkması, bu sorunların sonunda eve çağırılıp iş arkadaşlarıyla görüşememesi Feride’yi “neysem oyum, orası benim için uygun bir yer değil” demekten alıkoyamıyor.
Babasından sonra evde sürekli olay çıkarıp annesi ve ablası Feride’yle şiddetli kavgalara tutuşan İlker’in ise tek sığınağı okuldan yakın arkadaşı Halil. Halil’in evinde kaldığı süre içinde ise Halil’in annesi ile aralarında hesapsızca gelişen bir ilişki başlıyor ancak yalnızca cinselliğe dayalı. Burada aslında İlker’de ergenliğin de verdiği cinsel arayışlar var ancak orta yaşlı kadın açısından ise kocasının uzun zamanlar evde olmayışı dolayısıyla yaşadığı yalnızlığın bir nevi panzehiri olarak oğlu yaşındaki İlker’i görmesi var.
Şimdi gelelim filmin final sahnesine. Final, benim için çok etkileyici olmuştu. Feride ile tamirci Gülağa evleniyorlar ve Feride’lerin evinde düğün var. Bu sahnede anne Gülten bir ara içeri girerek çok sayıda hap içerek intihara kalkışıyor ancak sonra hiçbir şey olmamış gibi düğüne geri dönüyor. Finalde ise kızının mutluluğuna küçük bir tebessümle bakan Gülten var. Ben burada Çağan Irmak’ın 2010 yapımı filmi Karanlıktakiler ile bağ kuruyorum. Orada ileri derecede şizofren anne ile hayatı boyunca sadece ona bakan oğlu birlikte motosiklete biniyorlar ve bir nevi ölüme gidiyorlardı. Kadraj ikiliyi arkadan alıyor ve sonra ekran karararak film bitiyordu. Burada da kendi hayatının sona ermesine karar vermiş bir annenin, kızının düğününde mutluymuş gibi yaparak ona veda etmesini izliyoruz.
Sonuç olarak Köksüz, 2013’ün en sürpriz işlerinden biri olmayı başarıyor. Günümüzde de maalesef çok bilinen bir film değil ve bu kendisini underrated listesine sokuyor. Ama her filmi izlemeye özen gösteren gerçek sinemaseverler ve sinefiller için çok başarılı bir yerli film olduğuna hiç şüphe yok.