Zahra kararlıydı. Bir gün önce yeğeninin başına gelenleri tüm dünyaya duyuracaktı. Gazeteci Freidoune Sahebjam’a şöyle söyledi “Bu ülkede kadınların sesi değersiz, sesimi kendinle birlikte uzaklara götürmeni istiyorum’’
SORAYYA’NIN ACILI HAYATI
Gülümsemek, İran yasalarına göre yasak değildi. Sorayya ise her zaman yerini, haddini bilmişti. 14 yaşında evlendirilmiş, 9 çocuk doğurmuş sadece 4 tanesi hayata tutunabilmişti. 2’si kız 2’si erkekti ve Sorayya kadersizdi..
İranlı şair Hafız-ı Şirazi’nin kaleme aldığı gibi “Olmayın riyakarlık edenlerden, bir yanda yüksek sesle Kuran’ı dillendirenlerden, öte yanda ahlaksızlığını sakladığını zannedenlerden’’ derken Ali’yi, Ebrahim’i, Mullah’ı, Hashem’i, Morteza Ramazani ve onlar gibi nicelerini kast ediyordu.
Şah Rıza Pehlevi devrildikten sonra İran’da İslam devrimi olmuş ve dini sömürerek kendince yasalar belirleyen erkekler, kadınların bütün hayatının köşelerinden tutmuşlardı. İşte Sorayya bu yıllara denk düşen ve işlemediği günahların hesabını taşlanarak ödeyen mağdur kadınlardan bir tanesiydi. Kocası ile arası bir süredir kötüydü ve Ali Sorayya’ya onlarca sadakatsizlik yapmış, vaktini başka kadınlarla harcamayı seçmişti. Babası doktor olan 13 yaşındaki Mehli ile evlenecek ve Sorayya’dan mutlaka boşanacaktı çünkü Sorayya hem yaşlanmış hem de kötü yemek yapmaya başlamıştı.
Kızlarını, verimsiz bir tarlayı, evi ve eşyaları Sorayya’ya bırakacak ama bir kuruş nafaka ödemeyecekti. Tüm bunları gerçekleştirmeye çalışırken köyde kadınlar arasında dedikodular almış başını yürümüş ve Sorayya kocasını mutsuz eden asi biri ilan edilmişti.
Halası Zahra, dönemin şartlarına göre, kocası öldükten sonra bir kadın olarak kendini “vahşi köpek’’ diye adlandırdığı köy erkeklerine karşı korumasını hep bilmiş ve Sorayya’ya sahip çıkmıştı ancak bir kadının yapabilecekleri sınırlıydı.
Sorayya’nın çocukluk arkadaşı ölmüş, kocası Hashem’e ev işlerinde yardımcı olsun diye ücret karşılığında Sorayya’yı görevlendirmişlerdi. Yaşamın yüklerine rağmen yüzünden gülümsemesi eksik olmayan Sorayya, kocası tarafından Hashem ile birlikte olduğuna dair iftiraya uğramıştı.
Köy muhtarı Ebrahim, Mullah ve Ali’nin yapacakları belliydi: şahit bulmak. Nedeni açıktı, Mehli (13) Sorayya’dan daha gençti, Ali boşanıp Mehli ile evlenecekti. Sorayya’nın iki oğlu, Ali’nin konuşmalarından ötürü annelerine düşmandı ve Ali’nin de dediği gibi: “Bu dünya erkeklerin dünyasıydı bunu unutmamalıydık’’
Hashem canı ile tehdit edilmişti. Pasif karakterli yapısından ötürü “iftira’’ları kabul etmiş Sorayya’nın onunla sadece bir kadının kocasıyla konuşması gereken şekilde konuştuğunu belirterek şahitlik yapmıştı. Morteza Ramazani, benim artık öyle bir kızım yoktur diyerek kızını köy halkına tercih etmiş ve görmediği halde şahitliği kabul etmişti. Sorayya recm edilerek öldürülecekti. Bu ahlaksız kadına atılan her taş erkekliğin kirlenen onurunu temizlemede yardımcı olacaktı.
Korkuyor musun dedi Zahra, kaçalım buradan 1 saatimiz var ölmene izin vermeyeceğim. Her kapıda silahlı adamlar bekliyordu. Kaçamadılar.
‘’Ölmekten korkmuyorum, taşlanarak ölmekten korkuyorum. Acı verici olsa gerek’’.
YAŞANAN BU OLAY İRAN TARAFINDAN REDDEDİLİYOR
Freidoune Sahebjam’a ödüller kazandıran ve tüm dünyada ses getiren Sorayya’nın hayatı sonradan filmleştirilmiş ve İran tarafından ısrarla olayın varlığı reddedilmiştir. Yaşadığımız hayatın içinde Doğu, Batı fark etmeden kadınlar farklı saldırılara ve cezalandırılma yöntemlerine maruz kalıyor. İzlerken ‘’nasıl gerçek bir hikayeye dayanıyor olabilir’’ diyerek aklınız alamayacağı türden vahşetler belli sebeplere dayandırılarak hala yaşanmaya devam ediyor. Sorayya ilk değildi, son da olmadı.
“Bunu bana nasıl yapabildiniz? Sizler benim dostum, arkadaşımdınız. Birlikte aynı sofraya oturduk, aynı yemekten yedik. Sen benim babamdın, sizler benim oğullarımdınız, sen benim kocamdın’ Bunu bana nasıl yapabildiniz? Bunu herhangi bir insana nasıl yapabiliyorsunuz?’’ cümlelerini ölmeden önce sarf eden Sorayya’dan geriye sadece 9 yaşındayken çekindiği fotoğrafı kalmıştır.