Çarşamba, Nisan 24, 2024

🎞️FİLM ANALİZİ: THE LAST SAMURAI

The Last Samuri Filminin Konusu

1860’lar ve 70’li yıllarda Amerikan İç Savaşı’nda Kızılderililere karşı savaşmış olan Yüzbaşı Nathan Algren, savaşta olanlardan çok etkilenerek kendini alkole vermiştir ve artık ölmek istemektedir. Sürekli kabus görmekte ve yaptıklarından pişman olmaktadır. Bir gün Japonya’ya orduyu köklü Samuray lideri Katsumoto’ya ve onun ordusuna karşı eğitmesi istendiğinde önce Katsumoto’ya esir düşecek ve bu süreç boyunca kendini çokça sorgulayarak yeni bir hayatın mümkün olup olamayacağını anlayacaktır.

The Last Samurai Film Analizi

“Kusursuz çiçek nadir bir şeydir. Bütün hayatını bundan bir tane bulmak için harcasan bile ömrün boşa gitmiş sayılmaz.”

FİLM ANALİZİ: THE LAST SAMURAI
FİLM ANALİZİ: THE LAST SAMURAI

Film aslında Tom Cruise’un az bilinen işlerinden biri. Ancak Cruise’un filmdeki performansı takdire şayan. 1989 yapımı Glory (Zafer) ile adını duyurduktan sonra 1990’larda Legends of the Fall, Courage Under Fire ( Ateş Altında Cesaret) ile dikkati çeken ve The Last Samurai’dan sonra da Blood Diamond (Kanlı Elmas) ile kariyerinin zirvesine çıkan Edward Zwick de oldukça başarılı bir yönetmenlik sergiliyor. Özellikle burada tarihsel göndermelere parmak basmanın doğru olacağını düşünüyorum. Filmdeki karakterler tamamıyla kurgu ancak bazı sahnelerde Tom Cruise ile Timothy Spall’ın anlatıcı olarak yer alıyorlar ve buralarda yıllardan bahsediliyor. Film 1876’da başlayıp 1878’de son buluyor. Yani Japonya’nın çok hızlı bir şekilde modernleştiği yıllar. Meiji Restorasyonu olarak

bilinen dönemde geçen filmde İmparator, Meiji’yi samuray lideri Katsumoto da meşhur Satsuma İsyanı’nın lideri olan Son Samuray Saigo Takamori’yi temsil etmektedir. Meiji restorasyonu döneminde Japonya’ya dışarıdan gelen ve yerleşen ayrıca terk eden insanları idam eden yasa değiştirilmişti. 250 yıllık bu yasanın değişimiyle Japonya büyük bir hızla Batılı savaş ustalarını, tüccarları, entelektüelleri ülkeye davet etmeye başladı. İşte filmde Nathan Algren’in Satsuma İsyanı’na karşı eğitilecek askerleri eğitmek için Amerika’dan çağırılmasının altında böyle bir tarihsel faktör yatmakta.

FİLM ANALİZİ: THE LAST SAMURAI
FİLM ANALİZİ: THE LAST SAMURAI

Yazının buradan sonrası filmi izlemeyenler için spoiler içermektedir.

Şimdi ise karakterlere gelelim. Filmin iki ana karakteri var. Birisi Tom Cruise’un Nathan Algren’i, diğeri ise Samuray lideri Katsumoto. Katsumoto’yu Japon aktör Ken Watanabe benzersiz bir performansla canlandırıyor. Zaten Watanabe’nin Inception’da oynamasına uzanan uluslararası tanınırlığını başlatan film de The Last Samurai’dı. Nathan Algren, filmin başında yaşama isteğini tamamen yitirmiş, İç Savaş sırasında Kızılderili köylerini basarak öldürdükleri sivilleri unutamamakta olan bir eski asker olarak karşımıza çıkıyor, alkolik ve öfke patlamaları da yaşıyor. Hayatta yapmayı çok iyi tek bir şey var o da öldürmek.

Japon imparatorunun danışmanı Omura’dan bu teklifi aldığında da hayatında yeni bir amacı oluyor ve bu da yine öldürmeye giden bir yol olduğu için kabul ediyor. Katsumoto’nun samuraylarına esir düştüğünde ise yavaş yavaş aydınlanmaya başlıyor Algren. Alkolü bırakıyor, Samuray yaşam tarzını benimsiyor, ona göre eğitim alıyor, giyiniyor, yemek yiyor. Esir düştüğü çatışmada öldürdüğü samurayın karısının evinde kaldığını öğrenmesiyle birlikte de tam anlamıyla samuray yaşam tarzına hayran kalıyor. Babalarının çocukları ve karısı ondan intikam almıyorlar ki karısı Taka ilk başlarda Algren’den haz etmemesine rağmen. Daha sonraları Bushido yu da öğrenmeye başlıyor Algren. Bushido içinde 7 erdem içeren bir onur kanununun adıdır. Bunlar:

· Cesaret

· Kibarlık

· Merhamet

· Adaletlilik

· Sadakat

· Dürüstlük

· Onur

Ve elbette Boshido’yu öğrenirken Seppuku’yu da öğreniyor Algren. Seppuku ise savaşı kaybeden samurayın kendi eliyle kılıcını karnına saplayarak intihar etmesine verilen ritüelin adıdır. Bu çok acı verici bir işlem olduğu için bazen bu gerçekleştiğinde acının bitmesi için bu samurayın kafası da uçurulmaktaydı ve bu da onun en güvendiği bir başka samuray tarafından yapılmaktaydı.

FİLM ANALİZİ: THE LAST SAMURAI
The Last Samurai film analizi

Katsumoto’nun oğlu Nabutada’nın köyünde 1 yıla yakın bir süre zaman geçirdikten sonra ise yeniden şehre dönüyor Nathan Algren. Döndüğünde ise artık modern Japon ordusunun silah teknolojisinin tamamlandığını ve savaşmaya hazır bir ordu kurulduğunu görüyor. Buradaki en önemli olay ise kesinlikle Nathan’ın şehirde yürürken Nabutada ile karşılaşması. Nabutada, Meiji restorasyonunun yeni yasalarından olan samurayların şehir içinde kılıçla dolaşmamasını ihlal ediyor ve ceza olarak da saçının bir kısmı askerler tarafından kesiliyor.

Algren burada olanlara kayıtsız kalamıyor ve o da askerden dayak yiyor. Artık bu sahneyle birlikte Nathan Algren’in kalbinin nerede olduğunu, kimin tarafında olduğunu kavrıyoruz. Hemen ardından da şehirde İmparatorla görüşmekte olan, ancak öldürülmek üzere olan Katsumoto’nun Nathan, Nabutada ve diğer önde gelen samuraylar tarafından kurtarılmasıyla Nathan artık safını tam anlamıyla belirlemiş oluyor.

FİLM ANALİZİ: THE LAST SAMURAI
The Last Samurai film analizi

Ne yazık ki köye dönüş yolunda Katsumoto’nun oğlu Nabutada askerler tarafından öldürülüyor. Köye dönüldüğünde ise artık tek bir amaç var o da İmparatorluğun büyük ordusuna karşı yapılacak olan savaşın hazırlığı. Savaşın sonunda İmparatora bağlı modern Japon ordusu kazanıyor, Katsumoto ise kendisini samuray geleneklerine bağlı olarak Nathan Algren’e öldürtüyor ve kalan tüm Japon askerler de onların önünde eğilerek saygı gösteriyorlar. Ve Katsumoto ölmeden önce kendi köyünde hayran olduğu çiçeklerin donatmış olduğu bir ağaç görüyor, çok mutlu olarak hayatını kaybediyor. Burada mutlu dememin de sebebi şuradan kaynaklanıyor. Nathan henüz daha samuraylara esirken Katsumoto’nun bulunduğu Hindu tapınağına geldiğinde Katsumoto ona:

“Kusursuz çiçek nadir bir şeydir. Bütün ömrünü bundan bir tane bulmak için harcasan bile hayatın boşa gitmiş sayılmaz.” diyordu. Ölmeden hemen önce de Katsumoto’nun bu çiçekleri görmesi kendi hayatının boşa gitmediğini idrak etmesine bir mesaj olarak göze çarpıyor.

Savaşın ardından Amerikan Başkonsolosu’nun İmparatorla görüşmesi esnasında Algren İç Savaş’tan kalma subay kıyafet ve elinde Katsumoto’nun kılıcıyla içeri giriyor, İmparator’a Katsumoto’nun kılıcını teklif ediyor ve İmparator da bu teklifi kabul ediyor. Aralarında şöyle bir konuşma geçiyor.

İmparator: Bana nasıl öldüğünü anlat.

Nathan Algren: Sana nasıl yaşadığını anlatacağım.

Ardından İmparator Japonya’yı ABD’ye tam anlamıyla bağlayacak olan silah anlaşmasını reddediyor ve başkonsolosu kovuyor. Bunu yaparken de geçmişimizi, kim olduğumuzu ve nereden geldiğimizi unutmamamız gerektiğini söylüyor.

Bütün bunların ışığında The Last Samurai, kesinlikle çok önemli bir karakter dönüşümü filmi. Ne kadar yanlış yapmış, ne kadar ümitsiz olursa da olsun her insanın hayatında mutlaka umudu bulabileceğini ve Algren’in de dediği gibi “insanın kaderi kesinleşene dek elinden geleni yapabileceğini” bize gösteriyor.

Yönetmen: EDWARD ZWICK

Senaryo: JOHN LOGAN – EDWARD ZWICK – MARSHALL HERSKOVITZ

Yapımcı: TOM CRUISE – PAULA WAGNER – EDWARD ZWICK – TED FIELD – MARSHALL HERSKOVITZ

Oyuncular: TOM CRUISE – KEN WATANABE – TIMOTHY SPALL – HIYOROKI SANADA – KOYUKI – SHIN KOYAMADA – MASATO HARADA – TONY GOLDWYN – BILL CONNELY

Kurgu: VICTOR DU BOIS – STEVEN ROSENBLUM

Müzik: HANS ZIMMER

Sinematografi: JOHN TOLL

The Last Samurai film analizi

Related Articles

CEVAP VER

Please enter your comment!
Please enter your name here

- Advertisement -

Son Yazılarımız