Sanayi devriminden önce insanlar günlük işlerini genellikle kendi becerisi ve gücü ile yapmaya çalışırdı. Yani insanoğlunun henüz tam anlamıyla hayatına makineler girmiş değildi. 18.yy’da İngiltere’de başlayan “Sanayi Devrimi” hızlı bir şekilde dünyaya yayılmaya başladı. Özellikle de üretim alanında birçok devrimsel nitelikte buluşlar ve devasa makineler icat edilmeye başlandı. Tabii bunun yanında toplumsal ilişkilerimiz ve gündelik yaşam tarzımız da köklerinden değişmeye ve yeni bir şekil almaya başladı. Bu yazımda sizlere uzun uzadıya Sanayi Devrimi’nin tarihsel sürecini anlatmayacağım. Sözü çok fazla uzatmadan filmimizin analizine başlayalım 🙂
İnsanoğlu tarihinde ilk defa fabrikalar ve makinelerle tanışıyordu. Yani insan ve makine arasındaki ilişki başlamıştı. Tabii Sanayi Devrimi ortaya çıkarken birçok eleştiriye de maruz kalmıştı. Özellikle de Marx’ın bu konu hakkındaki eleştirilerini çoğumuz biliyoruzdur herhalde.
Sanayi devriminin getirdiği ahlaki yıkıma, toplumsal değişime ve bireyin omuzlarına yüklenen ağır yüke karşılık bir eleştiri de, 5 Şubat 1936’da çekilen, yönetmeni, senaristi, müziği-bestecisi ve başrol oyuncusu olan Charlie Chaplin’in mükemmel performans gösterdiği “Modern Zamanlar” filmi tarafından sert bir şekilde yapılmıştır.
“Modern Zamanlar makineleşmenin ve bireysel teşebbüsün bir hikayesidir. İnsanlar mutluluğu bulma mücadelesi veriyor.”
Film, “Modern Zamanlar makineleşmenin ve bireysel teşebbüsün bir hikayesidir. İnsanlar mutluluğu bulma mücadelesi veriyor.” cümlesi ile başlar ve ardından bir koyun sürüsünün geçtiğini görürsünüz. Bu görüntüden sonra metrolardan fabrikalara doğru kalabalık bir koyun sürüsü benzetilen insanlar çıkıyor karşımıza. Aslında burada yeni yeni şekil almaya başlayan iş hayatına ve toplumsal gündelik yaşama bir eleştiri yapıldığını söyleyebiliriz.
“Makineler tarafından “gereksizleştirilen”işçiler,ya yavaş yavaş açlıktan kırılan, ya da kendi varlığı ile bir iş bulabilmiş olanların ücretlerinin düşmesine yardımcı olan”yedek sanayi ordusu”haline gelirler.”
Leo Hubermann
[WPGP gif_id=”4682″ width=”600″]
Dünyada 1929 yılında yaşanan “Büyük Buhran” dediğimiz ekonomik kriz sonrası özellikle de ABD’de birçok siyasal, ekonomik ve toplumsal sorunların doğmasına neden olmuştur. Yani kapitalist sistem yine kendi içerisinde bir krize girmiş ve ekonomik sistemin yok olmasına neden olmuştur. Makro açıdan baktığımızda bu durum, ABD’de işsizlik oranının aşırı bir şekilde yükseldiğini, toplumsal ve siyasal krizlerin ve çöküntülerin ortaya çıktığını görebiliyoruz. Başrol oyuncumuz Şarlo, o dönemin büyük bir aynası olarak çıkıyor karşımıza. Şarlo, film boyunca sakar, serseri, rastgele yaşayan bir gezgin konumundadır. Avare gezgin görüntüsü açık biçimde dönemin hızla yükselen havasına isyandır. Kendisi fabrikada fordist üretim anlayışı içerisinde çalıştırılan işçilerden bir tanesidir. Görevi, üretim hattında sürekli olarak başka bir iş yapmadan vidaları sıkıştırmak olan Şarlo, monoton bir iş hayatını aktarır seyirciye. Sermayedar tarafından sürekli kameralarla takip edilen işçiler an be an gözetim altındadırlar. Bu sayede sermayedar aksayan bir bölüme anında müdahale etme fırsatı da elde etmiş oluyor. Hatta işçilerden maksimum fayda sağlamak isteyen fabrika, işçilerin molaya çıkmasına gerek kalmayacak bir yeme-içme makinesi bile icat etmiştir.
[WPGP gif_id=”4686″ width=”600″]
Not: Charlie Chaplin’in tasvir ettiği fabrika ortamı, 13 yıl sonra basılacak olan George Orwell’in 1984 kitabına da ilham kaynağı olmuştur. Sitemizde bulunan 1984 filminin analizini okumak için linke tıklayabilirsiniz: 1984 Film Analizimiz.
[WPGP gif_id=”4616″ width=”600″]
Vida sıkıştırma bölümünde çalışan Şarlo artık bir süre sonra işin verdiği ağır yüke daha fazla dayanamayarak psikolojik sorunlar yaşamaya başlar ve psikolojik tedavi görmek için işten çıkarılır ve tedavi görmeye başlar. Tedavi edildikten sonra iş aramaya başlayan Şarlo, dönemin koşulları yüzünden iş bulmakta sıkıntılar yaşar. Tabii burada Şarlo’nun vermek istediği mesaj çok açık. Dönemin ekonomik buhranı yüzünden oluşan işsizlik boyutunu toplumsal bir mesaj olarak seyirciye aktarır. Yukarıda da belirttiğimiz gibi kapitalist sistem kendi içerisinde bir krize saplanmış ve bu yüzden de birçok fabrika kapanmıştır. Bundan dolayı da işçiler grev haklarını kullanmaya başlar fakat devletin kolluk güçleri bu gösterilere anında müdahale eder. Charlie Chaplin, burada yine kendine has tarzı ve üslubuyla bizlere o dönemde devletin bu tür eylemlere karşı olan tavrına ayna tutmaktadır aslında. Filmde devlet otoriter ve kendini her alanda hissettiren bir yapı olarak gösterilir. Bu gösteride yakalanan Şarlo hapse atılır fakat daha sonra hapiste yaşadığı bir olay sayesinde hapishaneden tahliye edilmesi sağlanır. Fakat hapishanede iyi bir şekilde muamele gören Şarlo, dışarıdaki işsizlik, açlık ve sefaletin kol gezdiği bir dünyaya gitmeyi hiç de istemez. Fakat nafile… Sistemin tektipleştirdiği hayata geri döner Şarlo.
[WPGP gif_id=”4666″ width=”600″]
Modern Zamanlar filmi, işsizlik, devlet baskısı, açlık gibi konuların yanında bir de çok önemli sosyal mesajlar da içermektedir. Sermaye ve fabrika eleştirisi ile başlayan film, kamerayı mutluluk kaynağı ailesi olan bir kıza çeviriyor. -Paulette Goddarg’ın müthiş bir performans gösterdiğini söylemeden edemeyeceğim- Babasını işçi gösterileri sırasında kaybeden bu kız artık yalnız bir hayata mahkum olmuştur. Devletin öksüzlere bakmakla yükümlü olduğu bu dönemde kardeşleri de elinden alınır. Fakat kendisi kaçarak aranan bir isim haline gelir. Yaşam mücadelesi vermek için çeşitli hırsızlık yapan kızımızın kahramanımız olan Şarlo ile bir hırsızlık sonucu yolu kesişir.
[WPGP gif_id=”4671″ width=”600″]
Kıza yardım etmeye karar veren Şarlo yeni maceralara atar kendisini. Bir yandan devlet ve kolluk güçlerine yapılan eleştiriler eşliğinde polislerden kaçan ikili küçük dünyalarında kendilerine hayal kurmaya başlarlar. Fakat pek de hayalden öteye gidilemez maalesef. Çeşitli işlerde çalışmaya başlayan ikilimiz bir türlü mutlu olamazlar. Bu arada fabrikaların tekrar açıldığını öğrenen Şarlo koşarak fabrikaya işçi olarak girmeyi başarır. Fakat burada yine sorunlar yaşayan Şarlo işte tutunamayarak kendisini işsiz bir halde ortada buluverir. Daha sonra farklı maceralar yaşayan ikilimiz her şeyi bırakıp küçük ama mutlu hayallerle şehri terkederler.
[WPGP gif_id=”4677″ width=”600″]
Sonuç
Yirminci yüzyılın başlarında “modern” üretim tarzları, “modern” yaşama biçimlerini doğurmuştur. Taylor, Fayol, Weber gibi bilimciler temel ilkeleri oluştururken Whitney, North, Ford gibi sermaye sahipleri de ilkelerin pratik uygulamalarını geliştirmişlerdir. Sonuçta gelişmiş ülkelerin sanayileşme hızını arttıran bir dönem yaşanmıştır. Bu hız aynı zamanda toplumsal dönüşümde de yaşanmıştır. Kitle üretimi ve kitle tüketimi yaygınlaşmış, bu durum emek üzerinde olumsuz etkiler doğurmuştur.
Bu çerçevede Modern Zamanlar filmi, baştan sona kadar kapitalist anlayış içerisinde sanayileşen iş hayatına karşı bir eleştiri sunar. İnsanın emeğinin sömürülmesi, uzun süre boyunca aralıksız olarak çalışan işçiler, işçilerin psikolojisi ve bunun ürettiği sonuçları çok iyi işleyerek seyirciye aktarılan kült filmlerden bir tanesidir. Charli Chaplin’in o eşsiz oyunculuk anlayışı ile harmanlanan film sadece yukarıdaki sorunlara parmak basmıyor. Bunun yanında devletin insanlara karşı olan tavrından tutun, insan hayatının açlık sorunlarına ve mutluluk gibi ihtiyaçlarına kadar sosyal bir mesaj vermeyi de ihmal etmemiştir. Aslında film zaman olarak çok da sabit değildir diyebiliriz. Konudan konuya geçilmesine rağmen filmin hiçbir sıkıcılığının olmaması ve tam tersine sürekli olarak yüksek tempoda seyretmesi bile seyirciyi filme bağlayabilmektedir.
Ayrıca filmde toplumsal tabakaya da bir eleştiri getirilmektedir. Zengin insanların sorumsuzca ve sanki dışarıda hiçbir kriz yaşanmamış gibi eğlenmesi de konu edilmiştir. Şarlo’nun gazinoda işe başlaması, burada gelişi güzel bir şekilde şarkı söylemesi ve seyircinin olan bitenden hiçbir şey anlamamasına rağmen onu alkış yağmuruna tutması, zengin insanların rahatlığını göstermektedir bizlere. Zengin kesimin karşısına bir de aç, fakir, iş arayan insanlar konularak toplumsal statü bu şekilde seyirciye mizahi bir şekilde aktarılır. Filmde sanayinin insanı ezen bir sistem olduğunu gösteren en dikkat çekici eleştiri de Şarlo’nun koca dişli çarkların arasına kendisini kaptırması olmuştur. Bu kadar yoğun bir tempo içerisinde tüm bu konular mükemmel bir mizah anlayışı ve oyunculuk performansı mükemmel bir filmin çıkmasına vesile olmuştur.
Not: Bu film Hollywood’un hoşuna gitmez ve hiçbir Oscar dalında aday gösterilmez.
[WPGP gif_id=”4689″ width=”600″]