Herkese merhaba arkadaşlar. Bugün film analizi serimizin devamı olan Alfred Hitchcock’un Psycho’su ile beraber olacağız. Herkese iyi okumalar dileriz 🙂
“-Bir annenin kendi oğlunu suçlayıcı sözler söylemesi üzücü. Ancak cinayet işleyebileceğime inanmalarına izin veremezdim. Onu yıllar önce yapmaları gerektiği gibi bir yere kapatacaklar. Hep kötü biriydi ve onlara o kızları ve o adamı benim öldürdüğümü söyleyecekti, sanki doldurulmuş kuşlarından biri gibi öylece oturup bakmak dışında bir şey yapabilirmişim gibi. Parmağımı bile oynatamadığımı biliyorlar ve oynatmam da. Burada oturup sessiz olacağım, benden kuşkulanma ihtimallerine karşın. Muhtemelen beni izliyorlardır. Bırak izlesinler. Nasıl bir insan olduğumu görsünler. O sineği bile kovmayacağım. Umarım izliyorlardır… Görecekler. Görecekler ve anlayacaklar ve ‘’Bir sineğe bile zarar vermiyor’’ diyecekler.”
Sinema ile ilgilenen, takip eden herkesin mutlaka izlemiş olduğunu düşündüğüm, izlememiş olanların da adını defalarca duyduğundan emin olduğum bir başyapıt; Psycho.
Bir filmin başyapıt sayılabilmesi için bir çok etken vardır. Filmin çekildiği yıl, filmin çekildiği yer, oynayan oyuncular, görüntü yönetimi, senaryo, zekice hazırlanmış kurgusu ve tabi ki filmin yönetmeni. Psycho, tüm bu saydığım unsurların en uç noktasında bir kusursuzluk ile önce çıkıyor. Bu da onu muazzam bir başyapıt haline getiriyor hiç kuşkusuz.
‘Master of suspense‘ olarak anılan ustamızın bu filmi bir otel odasında start alıyor. Marion Crane(Janet Leigh) ile Sam(John Gavin) evlilik planları yapan iki genç sevgilidir. Ancak çiftimizin mutluluklarının önünde maddi sıkıntılar yer almakta. Bu sahnenin başlarında kameranın şehre yukarıdan kuş bakışı bakarak başlaması ve otelin camından içeriye girerek olayları seyirciye aktarması tamamen Hitchcock’un ‘dahi’ kimliğinin arkasında saklı. Bu şekilde izleyiciyi tüm bu yaşanan olayları dışarıdan izliyormuş hissi yaratarak mukayese etmesini sağlıyor.
Şeytan İş Başında!
Marion, bir emlak ofisinde çalışarak hayatını geçindirmektedir. Ancak kazandığı para, ne kendisine ne de hayallerini gerçekleştirmesi için yeterli değildir. Patronu ona bankaya yatırması için 40.000 dolar verdiğinde ise şeytan iş başındadır ve Marion’un aklını çelmiştir. Parayı alıp hayallerini gerçekleştirmek üzere yola çıkan karakterimiz, paranın bir kısmı ile bir araba alıp yola koyulur. Araba ile yola çıkmasının ardından gerilimin dozu ustaca kullanılan müzikler ile gittikçe artmaktadır. Yolda yağmura yakalanan Marion, çaresiz geceyi bir motelde geçirecektir.
[WPGP gif_id=”3744″ width=”600″]
Bates Motel
Yolu Bates Motel’e düşen Marion’un tek istediği dışarıdaki fırtınanın bir an önce dinmesi ve sabah yoluna devam etmesi. Motel sahibi Norman Bates(Anthony Perkins), yaşlı annesiyle birlikte motel yanındaki bir evde kalan, aynı zamanda da sahibi oldukları moteli işleten sıradan insanlardır. Odasına çekilen Marion, sıcak bir duş alıp istirahatine devam etmek istiyordur. Ancak onun için işler pek öyle yürümeyecektir. Marion’un otele giriş yapmasından sonra Norman Bates’in tuhaf davranışlarına şahit olmaktayız. Bizler gibi tüm bunların farkında olan Marion, odasına çekilir. Sonrası meşhur duş sahnesi malumunuz.
[WPGP gif_id=”3740″ width=”600″]
Gerilim Tırmanıyor
Duş aldığı sıraca yüzünü göremediğimiz bir karartı tarafından defalarca bıçaklanan Marion oracıkta ölür. Başrol oyuncusunun bu kadar kısa sürede ölmesi, biz seyirciler tarafından şok ile karşılansa da sahnedeki ince bir detay dikkatleri çekiyor. Filmin hemen başındaki sahnede Marion ile Sam otel odasında görünürken, Marion’un üzerindeki iç çamaşırlarının rengi beyaz, öldürülüşünden hemen önce ise siyah iç çamaşırları göze çarpıyor. Bu size göre nasıl bir anlam ifade ediyor?
Olaylar Hız Kazanıyor
Film, baştan sonra dikkatli bir şekilde incelendiğinde hep bu şekilde ince, zekice kurgulanmış detaylarla dolu. Söylediğim gibi başrol oyuncusunun bu kadar kısa sürede ölmesi filmin temposunda bir düşüş yaşanacağı kanaati getirmiştir tüm izleyicilerde. Aksine film bundan sonra hız kazanıyor. Marion’un ölümü ile birlikte onu arayan kız kardeşi ve birkaç polis bu şüpheli ölümü araştırmak için Bates Motel’e gelirler. Olayı çözdüklerinde ise siz, sağlı sollu kroşeler ile neye uğrayacağınıza şaşırırken, aynı zamanda artan gerilim ile heyecan dozunun ne denli arttığına şahit olacaksınız.
[WPGP gif_id=”3742″ width=”600″]
Herşeyiyle Kusursuz!
Filmin yönetmeni Alfred Hitchcock, aynı adlı kitabını piyasadan kaldırtmış ve filmin sürprizli sonunun öğrenilmesini büyük ölçüde engellemiştir. Baştan sona enine boyuna incelediğinizde veya benim gibi bu filmi defalarca izlediğinizde her defasında ayrı bir detay farkederek, neden bu filmi benim en’ler sıralamasında en tepeye koyduğuma hak vereceksiniz. Filmin başrol oyuncularından Anthony Perkins ve Janet Leigh, müthiş oyunculuk performansı ile dikkatleri üzerine çekiyor. Aynı zamanda en iyi yardımcı kadın oyuncu, en iyi yönetmen, en iyi sinematografi, en iyi set tasarımı olarak dört dalda Oscar’a aday olup kazanamamıştır. Çekildiği yıl itibariyle, Alfred Hithcock’un erken dönem başyapıtı olarak kabul edilen bu film, henüz izlemeyenler için büyük bir kayıp olduğunu söylemek yanlış olmaz herhalde.