Filmin Kısa Bir Profili
Vittorio De Sica babasına ithaf ettiği ve oyuncularının çoğunun profesyonel sinema oyuncuları olmadığı, bu açıdan İtalyan Yeni Gerçekliği’nin önde gelen filmlerinden olan Umberto D.’de yaşlı bir adamın ekonomik olarak var olma savaşını ve dolayısıyla da şahit olduğu dramı anlatır. Film ilk zamanlarda İtalya’da fazla rağbet görmese de, uluslararası arenada ün kazanır. Öyle ki, İsveçli tanınmış yönetmen İngmar Bergman film için şöyle der: “Öyle bir film ki, yüz kez izledim, ve her izleyişimde yeniden sevdim.”
Keza, film 2005 yılında Time Dergisi’nin Tüm Zamanların En İyi 100 Filminden biri olarak seçilir.
Ana Tema Olarak Film
Umberto D. ele aldığı ekonomik zorluklar üzerinden ve özellikle İkinci Dünya Savaşı’nın yaralarını sarmaya çalışan bir toplumdaki adaletsizlik, merhametsizlik, kayıtsızlık vurgusundan çok, sanki ana tema olarak; “Düşenin dostu olmaz”, der gibidir.
Yaşlı Umberto D. son ana kadar bıkıp usanmadan ve ümidini kaybetmeden borcunu kapatmak için her kapıyı çalsa da, hepsi ne yazık ki yüzüne kapanır. Gerçek ve hakiki dostları, yegane pansiyondaki hizmetçi kız ve çocuğu gibi sevdiği zeki, sevimli köpeğidir.
Film Ne Anlatıyor?
Filmin konusunu kısaca özetleyecek olursak; Umberto D. yaklaşık yirmi yıldır bir odasını pansiyon olarak kiraladığı bir evde yaşamaktadır. Ancak ev sahibesine 15,000 liret borcu vardır ve bu yüzden kadın onu kapı dışarı etmek ister. Yaşlı adam yılmaz. Asla kolay kolay pes etmeye razı olmaz. Gerekirse kitaplarını satar. Hatta gerekirse paradan tasarruf etmek için hasta numarası yapıp bir süre klise hastanesinde yatmayı dener. Burada daha uzun süre kalabilmek için sofu bir dindar gibi davranır.
Kısacası, şartlar hayatta kalmak pahasına onu uyanık olmaya zorlar. Ki kendisi görmüş geçirmiş, Bayındırlık Bakanlığı’nda otuz yıl memur olarak çalışmış biridir.
Ne var ki, kıt-kanaat yaşamak zorunda olduğu emekli maaşı ile perişan bir durumda olsa da kendine inancını yitirmemiştir henüz. Öyle bir toplumda yaşamaktadır ki, kimse ne etliye ne de sütlüye karışır. Apansız bir vefasızlık girdabı içinde bir o yana bir bu yana savrulur. Hastane dönüşü, beraber çalıştıkları iki eski arkadaşına rastlar. Onlar da yaşlı adamın içinde bulunduğu durumu oldu bittiye getirip bir an önce ondan uzaklaşırlar.
İşte o an, Umberto D.’nin tabiri caizse guardı düşer. Son çare dilenmek ister. Fakat uyanır, sıkılır, yapamaz, gönlü razı gelmez. İlk kez ağzından “Yoruldum” sözü çıkar.
Köpeği Flike’dan kurtulmak ister. Yine başaramaz. Bir parka gider. Kendini köpeği ile birlikte trenin altına atmak ister. Köpeği hayatını kurtarır. Filmin son sahnesinde, yoruma açık bir şekilde, Flike ile koşarak ve oynayarak parkın içinde kaybolduğunu görürüz Umberto D.’nin.
Sonuç
Her ne kadar trajik ve kasvetli bir film olsa da, yönetmen Vittorio De Sica öyle bir film yapar ki hafızalardan uzun zaman kolay kolay çıkmaz ve yaşlı bir adamın dramından evrensel ölçütlere varan ders alınacak nitelikte bir eser yaratır.